Namaz Vakitleri

29 Şevvâl 1446
27 April 2025
İmsak
04:26
Güneş
06:02
Öğle
13:07
İkindi
16:55
Akşam
20:02
Yatsı
21:32
Detaylı Arama

Şehidliğin Faziletleri

Mehmed Zahid KOTKU

6 Şa'bân 1391 / 26.09.1971
İskenderpaşa Camii

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Şifa Üç Şeydedir, Şiirin İyisi ve Kötüsü, Şefaatçiler Beş Tanedir, Şehidlik Yedi Kısımdır, Şehidlik | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Şehidliğin Faziletleri

Mehmed Zahid KOTKU

6 Şa'bân 1391 / 26.09.1971
İskenderpaşa Camii

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Şifa Üç Şeydedir, Şiirin İyisi ve Kötüsü, Şefaatçiler Beş Tanedir, Şehidlik Yedi Kısımdır, Şehidlik | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.
RE. 216/1 Eş-şifâü fi selâsin:

RE. 216/1 Eş-şifâü fi selâsin:
Şerbetü aselinŞerbetü aselin ve şertati mihcemin, veve şertati mihcemin, ve ve keyyeti nârin;ve keyyeti nârin; ve enhâ ümmetî ani’l-keyyi.ve enhâ ümmetî ani’l-keyyi. adaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl.adaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl. El-hamdü lillâhillezî hedânâ li hâzâEl-hamdü lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ künnâ li-nehtediye lev lâ en hedâne'llah.ve mâ künnâ li-nehtediye lev lâ en hedâne'llah. Ve mâ tevfîkî illâ billâhi, aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünîb. (11/Hûd, 88)Ve mâ tevfîkî illâ billâhi, aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünîb. (11/Hûd, 88) Cenâb-ı Peygamber SAS Hazretleri "Şifa üç şeydedir." buyurmuş:

Cenâb-ı Peygamber SAS Hazretleri "Şifa üç şeydedir." buyurmuş:
Şifa, hastalıklara deva (üç şeydedir)...

Şifa, hastalıklara deva (üç şeydedir)...
Birisi bal şerbeti.

Birisi bal şerbeti.
Bal şerbeti birçok dertlere devadır.Bal şerbeti birçok dertlere devadır. İkincisi, hacamat olmak.

İkincisi, hacamat olmak.
O da kanın bazı zamanlarda, bahusus sıcak devirlerdeO da kanın bazı zamanlarda, bahusus sıcak devirlerde vücutta bir hücumu vardır,vücutta bir hücumu vardır, o hücumu esnasında kan aldırılırsa, o da bir şifadır.o hücumu esnasında kan aldırılırsa, o da bir şifadır. Üçüncüsü, ağrı sızılara da key denilen,

Üçüncüsü, ağrı sızılara da key denilen,
demiri kızdırıp ateşte,demiri kızdırıp ateşte, o kızgın demiri o yaranın ağrının üzerine dokundurmak sureti ile dağlamako kızgın demiri o yaranın ağrının üzerine dokundurmak sureti ile dağlamak tedavi usullerinden bir usulmüş.tedavi usullerinden bir usulmüş. Ama bu keyyi (dağlamayı) ben men ederim, istemem.Ama bu keyyi (dağlamayı) ben men ederim, istemem. Nehyederim, bunu yapmayınız buyurmuş.Nehyederim, bunu yapmayınız buyurmuş. Bu, Buhâri ve İbn Mâce'nin İbn Abbas'tan rivayetidir:Bu, Buhâri ve İbn Mâce'nin İbn Abbas'tan rivayetidir: Şimdi bugün tabii hepimiz çeşitli ilaçlara

Şimdi bugün tabii hepimiz çeşitli ilaçlara
hepimiz başvuruyoruz bunlara.hepimiz başvuruyoruz bunlara. Ama nereden geldiği, nasıl yapıldığı hepimizin meçhulü...Ama nereden geldiği, nasıl yapıldığı hepimizin meçhulü... Ama bu balın şerbetiAma bu balın şerbeti hepimizin bildiği bir şey.hepimizin bildiği bir şey. Faydaları da hem besleyicidir hem de vücuda nâfidir,Faydaları da hem besleyicidir hem de vücuda nâfidir, hem de hastalıkları giderici bir şey olduğunu Efendimiz SAS buyurmuşlar.hem de hastalıkları giderici bir şey olduğunu Efendimiz SAS buyurmuşlar. Onun emirlerine ittibâen böyle sıkıntılı zamanlarda bu şerbetler yapılır içilirse,Onun emirlerine ittibâen böyle sıkıntılı zamanlarda bu şerbetler yapılır içilirse, herhalde şifa olacağını Allah’tan ümit ederiz.herhalde şifa olacağını Allah’tan ümit ederiz. 216/2 Eş-şüf’atü fî külli şirkin: Fî ardin,

216/2 Eş-şüf’atü fî külli şirkin: Fî ardin,
ev reb’in, ev hâitin;ev reb’in, ev hâitin; lâ yaslühu lehû en yebîa hattâ ya’rida alâ şerîkihî,lâ yaslühu lehû en yebîa hattâ ya’rida alâ şerîkihî, fe-ye’huze ev yede'afe-ye’huze ev yede'a fe-in ebâ feşerîkühû ehakku bihî hattâ yü’zinehû.fe-in ebâ feşerîkühû ehakku bihî hattâ yü’zinehû. Bu da, Müslim ve İbn Dâvûd'un Câbir RA'dan, rivayetidir ki?Bu da, Müslim ve İbn Dâvûd'un Câbir RA'dan, rivayetidir ki? Şüf’a diyerekten...

Şüf’a diyerekten...
gerek arazide, gerek emlakta, mallarda, evlerde,gerek arazide, gerek emlakta, mallarda, evlerde, Birisi malını satacakBirisi malını satacak fakat yanı başında komşusu da var,fakat yanı başında komşusu da var, bitişik evler birbirine,bitişik evler birbirine, evvela o komşusuna söyleyecek.evvela o komşusuna söyleyecek. Komşu onu almak isterse komşusuna verecek.Komşu onu almak isterse komşusuna verecek. “Ben istemiyorum, bana lüzumu yok!” derse,“Ben istemiyorum, bana lüzumu yok!” derse, o zaman talibine verir.o zaman talibine verir. Ama bu komşu yalnız yanındaki komşu değil.

Ama bu komşu yalnız yanındaki komşu değil.
O mahalle de komşudur.O mahalle de komşudur. Mahalle de komşudur.Mahalle de komşudur. Ben bu eve talibim diyecek bir insan çıkarsaBen bu eve talibim diyecek bir insan çıkarsa onu başka mahalledekine vermektenseonu başka mahalledekine vermektense o mahallenin insanına vermesini daha evla görmüşler.o mahallenin insanına vermesini daha evla görmüşler. Onun için de bu hadisin geniş bir tafsilâtı vardır.Onun için de bu hadisin geniş bir tafsilâtı vardır. Gerek arazide olsun, gerek mülklerde olsunGerek arazide olsun, gerek mülklerde olsun bu satılacak şeyler evvela komşuya arz olunur.bu satılacak şeyler evvela komşuya arz olunur. Komşu kabul ederse eder;Komşu kabul ederse eder; etmezse ben etmiyorum derse, o zaman isteyene verilir.etmezse ben etmiyorum derse, o zaman isteyene verilir. Ama işte dediğim gibi evvela komşusu,

Ama işte dediğim gibi evvela komşusu,
yanındaki 40 eve kadar komşusu sayıyorlar.yanındaki 40 eve kadar komşusu sayıyorlar. Ondan sonra mahallesini sayıyorlar.Ondan sonra mahallesini sayıyorlar. Ondan sonra memleketlisini de koymuş.Ondan sonra memleketlisini de koymuş. Bu memleketin yerli halkından buna talip varkenBu memleketin yerli halkından buna talip varken unu diğer memleketten gelecek halka vermek doğru olmaz demişler.unu diğer memleketten gelecek halka vermek doğru olmaz demişler. Daha lâyıkı bu memleketten yerli halktan isteyen varsaDaha lâyıkı bu memleketten yerli halktan isteyen varsa ona vermek daha evlâdır diye de izahat vermişler.ona vermek daha evlâdır diye de izahat vermişler. RE. 216/3 Eş-şi’ru kelâmün bi-menzileti’l-kelâmi,

RE. 216/3 Eş-şi’ru kelâmün bi-menzileti’l-kelâmi,
fe-hasenühû hasenü’l-kelâmi,fe-hasenühû hasenü’l-kelâmi, ve kabîhuhû kabîhu’l-kelâmi.ve kabîhuhû kabîhu’l-kelâmi. Bu, şiir denilen bir şey var ya;

Bu, şiir denilen bir şey var ya;
Böyle kafiyeli sözler söylemek, şairane sözler söylemek.Böyle kafiyeli sözler söylemek, şairane sözler söylemek. Bazı insanlar da tabiatı iktizası tabiî olarak, cahildir,Bazı insanlar da tabiatı iktizası tabiî olarak, cahildir, kendisi bilmez bir şey ama,kendisi bilmez bir şey ama, tabiat-ı şiiriyeti vardır, söyler.tabiat-ı şiiriyeti vardır, söyler. Bazı kadınlar da bile çıkar böyle.

Bazı kadınlar da bile çıkar böyle.
Bazısı da okumanın, edebiyatın neticesinde böyle güzel konuşmalar olur,Bazısı da okumanın, edebiyatın neticesinde böyle güzel konuşmalar olur, şairâne sözler söylerler.şairâne sözler söylerler. Bu şairane sözlerin içerisinde çok hikmetâmiz sözler de vardır.

Bu şairane sözlerin içerisinde çok hikmetâmiz sözler de vardır.
Eski cahillik dönemlerindeki şairler gayet güzel sözler söylemişler.Eski cahillik dönemlerindeki şairler gayet güzel sözler söylemişler. Bu sözlerde ibretâmiz ve hikmetâmiz, sözler vardır içerisinde.Bu sözlerde ibretâmiz ve hikmetâmiz, sözler vardır içerisinde. Bunların kimisi iyidir, kimisi kötüdür.Bunların kimisi iyidir, kimisi kötüdür. İyisi iyidir, kötüsü de kötüdür.”İyisi iyidir, kötüsü de kötüdür.” Bunlara güvenilmez adam diyorlar, şairlere.

Bunlara güvenilmez adam diyorlar, şairlere.
Bunlar istedikleri kimin arabasına binerlerseBunlar istedikleri kimin arabasına binerlerse onun türküsünü söylemekten kaçınmayacak kadar zavallıdırlar.onun türküsünü söylemekten kaçınmayacak kadar zavallıdırlar. Şairlik yüksek bir mertebe ama,Şairlik yüksek bir mertebe ama, bunu suistimal etmişler.bunu suistimal etmişler. Methedeceği insanı metheder, göklere çıkarır;Methedeceği insanı metheder, göklere çıkarır; yermek istediği insanı da yerin dibine batırır.yermek istediği insanı da yerin dibine batırır. İsterse sever, isterse sevmez.İsterse sever, isterse sevmez. Onun için eski zamanın büyükleri bunlara çok paralar verirlermiş ki,

Onun için eski zamanın büyükleri bunlara çok paralar verirlermiş ki,
“Bizim arkamızdan böyle hiciv yapmasınlar!” diyerekten.“Bizim arkamızdan böyle hiciv yapmasınlar!” diyerekten. Ki o da insanın şerefidir.Ki o da insanın şerefidir. “Parayı veririm de şerefimi ayaklar altına aldırmam!” diyenler olmuş.“Parayı veririm de şerefimi ayaklar altına aldırmam!” diyenler olmuş. RE. 216/4 Eş-şüfeâü hamsetün ...

RE. 216/4 Eş-şüfeâü hamsetün ...
“Şefaatçiler beş tanedir:“Şefaatçiler beş tanedir: Biri ... el-Kur’ân ...

Biri ... el-Kur’ân ...
Kur’ân-ı Azîmüşşân ilk şefaatçimizdir.Kur’ân-ı Azîmüşşân ilk şefaatçimizdir. En büyük şefaatçimiz Kur’ân-ı Azîmüşşân'dır.

En büyük şefaatçimiz Kur’ân-ı Azîmüşşân'dır.
Ama o Kur’an ki Allah için okunur.Ama o Kur’an ki Allah için okunur. O Kur’an ki Allah için öğrenilmiş ve Allah için okunuyorO Kur’an ki Allah için öğrenilmiş ve Allah için okunuyor ve içindeki ile amel etmeye çalışılıyor;ve içindeki ile amel etmeye çalışılıyor; o Kur’an onun şefaatçisidir.o Kur’an onun şefaatçisidir. Gece uyumuyor okuyor, sabahleyin erken kalkıyor okuyor,Gece uyumuyor okuyor, sabahleyin erken kalkıyor okuyor, gündüzleri boş kaldıkça okuyor; bu onun şefaatçisidir.gündüzleri boş kaldıkça okuyor; bu onun şefaatçisidir. Ama dünya gayelerine, dünya menfaatlerine alet edilerekten

Ama dünya gayelerine, dünya menfaatlerine alet edilerekten
din, dünyaya alet olaraktan okunuyorsadin, dünyaya alet olaraktan okunuyorsa o zaman da Kur’an şefaatçi değil, şikâyetçidir.o zaman da Kur’an şefaatçi değil, şikâyetçidir. Onun için tahsil devresinde olan çocuklarımızın kulaklarına küpe olması lazımdır ki

Onun için tahsil devresinde olan çocuklarımızın kulaklarına küpe olması lazımdır ki
okurken, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı öğrenirlerkenokurken, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı öğrenirlerken biz bununla Allah-u Teàla’nın rızasını kazanmak için çalışıyoruz, öğreniyoruz.biz bununla Allah-u Teàla’nın rızasını kazanmak için çalışıyoruz, öğreniyoruz. Yoksa dünya menfaatlerini elde etmek için, bir gaye için olursaYoksa dünya menfaatlerini elde etmek için, bir gaye için olursa bu şefaatçilikten çıkar.bu şefaatçilikten çıkar. Ma’rifetname sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri

Ma’rifetname sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri
dünyayı çok güzel temsil ediyor.dünyayı çok güzel temsil ediyor. Ve dünyadan bizi o kadar soğutuyor ki tarif edilmez.Ve dünyadan bizi o kadar soğutuyor ki tarif edilmez. Şimdi okuyacağım inşallah.Şimdi okuyacağım inşallah. Dünya nedir, âhiret nedir onu da izah edeyim:

Dünya nedir, âhiret nedir onu da izah edeyim:
Dünya, seni Allah-u Teàlâ’ya kulluk etmekten,

Dünya, seni Allah-u Teàlâ’ya kulluk etmekten,
ona ibadet taat etmekten alıkoyan her şey dünyadır.ona ibadet taat etmekten alıkoyan her şey dünyadır. Ne ki seni Allah’tan alıkoyuyor onların hepsi dünyaya aittir.Ne ki seni Allah’tan alıkoyuyor onların hepsi dünyaya aittir. Seni Allah-u Teàlâ’ya kulluk etmeye sevk eden her şey de âhirettendir.Seni Allah-u Teàlâ’ya kulluk etmeye sevk eden her şey de âhirettendir. Mal, mülk, para, pul, tarla, bahçe…Mal, mülk, para, pul, tarla, bahçe… Hepsi senin âhirete amel etmene vesile oluyor,Hepsi senin âhirete amel etmene vesile oluyor, bu vesile dolayısıyla onlar bu sefer âhiretten oluyor.bu vesile dolayısıyla onlar bu sefer âhiretten oluyor. Gayelere göre değişiyor demek.Gayelere göre değişiyor demek. Gayen dünya ise dünya oluyor;Gayen dünya ise dünya oluyor; gayen âhiret ise âhiret oluyor.gayen âhiret ise âhiret oluyor. Onun için Kur’an da burada bunun gibidir.

Onun için Kur’an da burada bunun gibidir.
Eğer âhirete müteallik niyetiyle okuyorsan, ne mutlu sana.Eğer âhirete müteallik niyetiyle okuyorsan, ne mutlu sana. Yok, ölüleri sevindireyim de paralar alayım diye okuyorsan, ne yazık!Yok, ölüleri sevindireyim de paralar alayım diye okuyorsan, ne yazık! İkincisi, ... Ve’r-rahimu ...

İkincisi, ... Ve’r-rahimu ...
Şefaatçinin ikincisi rahimdir.

Şefaatçinin ikincisi rahimdir.
Yani akraba-ı taallukat arasında sıla-i rahim dediğimiz:Yani akraba-ı taallukat arasında sıla-i rahim dediğimiz: Babalar, dedeler, nineler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalarBabalar, dedeler, nineler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar ve bunların ikinci kuşak çocukları…ve bunların ikinci kuşak çocukları… Bunlarla irtibatı kesmemek.Bunlarla irtibatı kesmemek. İrtibatı kesmemek üzere bunların ziyaretlerine gitmek,İrtibatı kesmemek üzere bunların ziyaretlerine gitmek, ziyaret olunamıyorsa mektuplarla bunların hatırlarını sormak.ziyaret olunamıyorsa mektuplarla bunların hatırlarını sormak. Yardıma muhtaçlarsa yardımlarına koşmak.Yardıma muhtaçlarsa yardımlarına koşmak. Bu sıla-i rahim tâbir olunur ki bu da bu rahimin kendisi de şefaatçi olacak.Bu sıla-i rahim tâbir olunur ki bu da bu rahimin kendisi de şefaatçi olacak. “Bu adam bu vazifeleri yaptı.” diyerekten.“Bu adam bu vazifeleri yaptı.” diyerekten. Üçüncüsü ... Ve’l-emânetü ...

Üçüncüsü ... Ve’l-emânetü ...
Emanet, o da şefaatçi ama emanet mevhumu ortada bir şey.

Emanet, o da şefaatçi ama emanet mevhumu ortada bir şey.
Estaizü bi’llâhEstaizü bi’llâh İnnâ aradna’l-emânete ale’s-semâvâti ve’l-ardı

İnnâ aradna’l-emânete ale’s-semâvâti ve’l-ardı
ve’l-cibâli fe-ebeyne en yahmilnehâve’l-cibâli fe-ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehe’l-insân,ve eşfakne minhâ ve hamelehe’l-insân, Bu emanet öyle bir şey ki;

Bu emanet öyle bir şey ki;
din emanettir, demişler.din emanettir, demişler. Kur’an emanettir demişler,Kur’an emanettir demişler, sıhhat emanettir demişler,sıhhat emanettir demişler, camiler emanettir, demişler; memleket emanettir demişler.camiler emanettir, demişler; memleket emanettir demişler. Her şey emanettir bize.Her şey emanettir bize. Bize dedelerimizden nasıl geldiyse emanetenBize dedelerimizden nasıl geldiyse emaneten bizden de öylece gidecek.bizden de öylece gidecek. Çoluk çocuk, o da emanettir. Hepsi.Çoluk çocuk, o da emanettir. Hepsi. Mal mülk, o da emanettir.Mal mülk, o da emanettir. Bunları hak yolunda, Allah yolunda kullanabildiğimiz takdirdeBunları hak yolunda, Allah yolunda kullanabildiğimiz takdirde bunlar bize şefaatçi olacaklar.bunlar bize şefaatçi olacaklar. Yok bunları Allah yolunda hak rızasında kullanamayıp daYok bunları Allah yolunda hak rızasında kullanamayıp da bunlarla dünya menfaatlerine ömrümüzü çürütürsek,bunlarla dünya menfaatlerine ömrümüzü çürütürsek, o zaman bunlar da bizim hakkımızda şikayetçi olurlar.o zaman bunlar da bizim hakkımızda şikayetçi olurlar. Emanet o kadar mühim bir şey ki Cenâb-ı Hak evvela bunu semâvâtlara vermiş.

Emanet o kadar mühim bir şey ki Cenâb-ı Hak evvela bunu semâvâtlara vermiş.
Demiş ki göklere;Demiş ki göklere; “—Böyle bir emanetim var alın.”

“—Böyle bir emanetim var alın.”
Hepsi;Hepsi; “—Aman yâ Rabbi, biz onu taşıyamayız.” demişler.

“—Aman yâ Rabbi, biz onu taşıyamayız.” demişler.
Ve’l-ard ... Yere demiş:Ve’l-ard ... Yere demiş: “—Al bu emaneti!”

“—Al bu emaneti!”
“—Aman yâ Rabbi! Ben yapamam.” demiş.

“—Aman yâ Rabbi! Ben yapamam.” demiş.
Dağlara vermiş:Dağlara vermiş: “—Alın bu emaneti!”

“—Alın bu emaneti!”
“—Yapamayız, aman yâ Rabbi!” demişler. Özür dilemişler hep,

“—Yapamayız, aman yâ Rabbi!” demişler. Özür dilemişler hep,
en nihayet insana gelmiş:en nihayet insana gelmiş: “—Ne var?” demiş.

“—Ne var?” demiş.
“—Yaparsan cennet, yapamazsan cehennem.”

“—Yaparsan cennet, yapamazsan cehennem.”
“—Yaparım inşallah.” demiş kabul etmiş.

“—Yaparım inşallah.” demiş kabul etmiş.
Emaneti biz kabul etmişiz. Emanet ne?Emaneti biz kabul etmişiz. Emanet ne? İşte Kur’an, içindeki ahkam, hepsi bize emanet.İşte Kur’an, içindeki ahkam, hepsi bize emanet. Bunları hüsn-ü idare edebilirsek;Bunları hüsn-ü idare edebilirsek; din, iman, namaz, niyaz, hepsi bunların içerisinde, ne mutlu bize.din, iman, namaz, niyaz, hepsi bunların içerisinde, ne mutlu bize. Yapamazsak, o zaman da ne yazık bize.Yapamazsak, o zaman da ne yazık bize. ... Ve nebiyyüküm ... Dördüncüsü de:

... Ve nebiyyüküm ... Dördüncüsü de:
Peygamberimiz SAS'in kendisidir.

Peygamberimiz SAS'in kendisidir.
O da bizim şefaatçimiz.O da bizim şefaatçimiz. Ne zaman şefaatçimiz?

Ne zaman şefaatçimiz?
Onun ümmeti olduğumuz takdirde.Onun ümmeti olduğumuz takdirde. Ümmetliğimizi ona tasdik ettirebildiğimiz takdirde.Ümmetliğimizi ona tasdik ettirebildiğimiz takdirde. Şöyle bir hikaye şimdi aklıma geliverdi:Şöyle bir hikaye şimdi aklıma geliverdi: Bekir Hâki Efendi'den menkûlen teyipte dinledim, aklıma geldi:Bekir Hâki Efendi'den menkûlen teyipte dinledim, aklıma geldi: Adamcağızın birisi, kıyamet kopmıuş.Adamcağızın birisi, kıyamet kopmıuş. Havz-ı Kevser'in başına gitmiş.Havz-ı Kevser'in başına gitmiş. Su içecek Havz-ı Kevser'deSu içecek Havz-ı Kevser'de Herkes; Hasan, Hüseyin Efendilerimiz de orada.Herkes; Hasan, Hüseyin Efendilerimiz de orada. Veriyorlar herkese.Veriyorlar herkese. Bu da gitmiş, "Bana da verin." demiş.Bu da gitmiş, "Bana da verin." demiş. Uzaklaştırmışlar, vermemişler.Uzaklaştırmışlar, vermemişler. Başvuruyormuş, vermemişler; gitmiş şikayete efendimize.Başvuruyormuş, vermemişler; gitmiş şikayete efendimize. "Yâ Rasûlüllâh, ben senin ümmetindeyim.""Yâ Rasûlüllâh, ben senin ümmetindeyim." Bak, suyundan içmeye geldim Havz-ı Kevser'inden.Bak, suyundan içmeye geldim Havz-ı Kevser'inden. Bu adamlar bana, bunlar vermiyorlar suyundan.Bu adamlar bana, bunlar vermiyorlar suyundan. Yaa, demiş. Sen nasıl ümmetimsin benim.Yaa, demiş. Sen nasıl ümmetimsin benim. Çok şaibeli, sen nasıl benim ümmetimsin.Çok şaibeli, sen nasıl benim ümmetimsin. Benim ümmetim olan benim yolumu,Benim ümmetim olan benim yolumu, korur muhafaza eder.korur muhafaza eder. Hem de kollar hem de korur, muhafaza eder.Hem de kollar hem de korur, muhafaza eder. Benim yanıbaşımdaki komşum binalara nasıl tearuz (tepki) vereceğiz.Benim yanıbaşımdaki komşum binalara nasıl tearuz (tepki) vereceğiz. Neler söylüyor, neler yapıyor.

Neler söylüyor, neler yapıyor.
Sen bunların hepsini yutuyor musun dedi.Sen bunların hepsini yutuyor musun dedi. Sen nasıl benim hesabımı bulursun.Sen nasıl benim hesabımı bulursun. Buyur yâ Rasûlüllân.Buyur yâ Rasûlüllân. Dediler ki:Dediler ki: Şimdi canına okurum, dedi.Şimdi canına okurum, dedi. Şimdi canını okurum.Şimdi canını okurum. Oradan bir bıçak vurmuş beline.Oradan bir bıçak vurmuş beline. Rüyasında.Rüyasında. Gitmiş, rüyasında adamı vurmuş.Gitmiş, rüyasında adamı vurmuş. Karnına saplamış.Karnına saplamış. Bu senin düşmanınıBu senin düşmanını Artık bilmiyorum da, uyanmış bu sefer.Artık bilmiyorum da, uyanmış bu sefer. Uyarmış, bakmış ki ezanlar da okunuyor.Uyarmış, bakmış ki ezanlar da okunuyor. Herkes camiye koşuyor.Herkes camiye koşuyor. Bu da camiye abdest almış, gitmiş.Bu da camiye abdest almış, gitmiş. Bakmışlar ki polisler etrafı sarmışlar; jandarmalar.Bakmışlar ki polisler etrafı sarmışlar; jandarmalar. Katili arıyorlar.Katili arıyorlar. Adam ölümş, katilsin diye aryorlar.Adam ölümş, katilsin diye aryorlar. Bazı kimseleri de yakalıyorlar.Bazı kimseleri de yakalıyorlar. Bu adam bakmış ki öldürüldüğü adam...Bu adam bakmış ki öldürüldüğü adam... "-Yani, bu adamı ben öldürdüm" diyorum.

"-Yani, bu adamı ben öldürdüm" diyorum.
......................SESTEN SİLİNECEK......................................SESTEN SİLİNECEK................ Hakimin kulağına fısıldamış.Hakimin kulağına fısıldamış. Demiş ki: Mesele bundan ibaret, ben bunu öldürdüm.Demiş ki: Mesele bundan ibaret, ben bunu öldürdüm. Böyle böyle oldu.Böyle böyle oldu. Getirdin yaptın bu işi uyku aleminde.Getirdin yaptın bu işi uyku aleminde. Uyku aleminin dünya alemine fıkhı olur mu? Olmaz.Uyku aleminin dünya alemine fıkhı olur mu? Olmaz. Mânen, mânen olan bir şey.Mânen, mânen olan bir şey. Mânen olmuş ama, hakikaten olmuş yani.Mânen olmuş ama, hakikaten olmuş yani. Hakikaten olmuş, adam gitmiş öbür tarafa.Hakikaten olmuş, adam gitmiş öbür tarafa. Hakim ona demiş ki: "Uslu dur, git burdan, görmesin gözüm seni" demiş.Hakim ona demiş ki: "Uslu dur, git burdan, görmesin gözüm seni" demiş. Meseleyi kapatmışlar.Meseleyi kapatmışlar. Yani, peygamber şefaat eder ama, ümmetine...Yani, peygamber şefaat eder ama, ümmetine... Öyle ümmet ki,

Öyle ümmet ki,
İn küntüm tuhibbûna’llàhe fe’ttebiûnî (3/Âl-i İmrân, 31)

İn küntüm tuhibbûna’llàhe fe’ttebiûnî (3/Âl-i İmrân, 31)
Peygamber SAS’e tam mânâsı ile uyan bir ümmet.

Peygamber SAS’e tam mânâsı ile uyan bir ümmet.
... Ve ehl-i milletiküm ...... Ve ehl-i milletiküm ... Onlar da sahâbe-i kirâm olsa gerek, Allahu a’lem.Onlar da sahâbe-i kirâm olsa gerek, Allahu a’lem. Hepimizde kusur dolu.Hepimizde kusur dolu. Bunlar bize şefaatçi olurlar daBunlar bize şefaatçi olurlar da inşallah bunların şeffati dolayısıyla Cenâb-ı Hak da kusurlarımızı affeder.inşallah bunların şeffati dolayısıyla Cenâb-ı Hak da kusurlarımızı affeder. Bunlara bakarsa biz de yakayı kurtarırız inşallah.Bunlara bakarsa biz de yakayı kurtarırız inşallah. RE. 216/5 eş-şehâdetü seb’un ...

RE. 216/5 eş-şehâdetü seb’un ...
Burada şehâdeti, şehitliği yani.Burada şehâdeti, şehitliği yani. Şehitliği yediye böldü.Şehitliği yediye böldü. Yedi tanedir şehitlik.

Yedi tanedir şehitlik.
... sive’l-katli fî sebîli’llâhi ...... sive’l-katli fî sebîli’llâhi ... "Muharebelerde şehid olanlardan gayrı"Muharebelerde şehid olanlardan gayrı daha yedi tane şehid vardır." dedi.daha yedi tane şehid vardır." dedi. Fakat ben başka bir yerde 30’a kadar okudum bu şehidleri.Fakat ben başka bir yerde 30’a kadar okudum bu şehidleri. Burada yedi tanesinden bahsediyor.Burada yedi tanesinden bahsediyor. El-maktûlü fî sebili’llâhi şehîdün ...

El-maktûlü fî sebili’llâhi şehîdün ...
“Allah yolunda vurulan şehittir.“Allah yolunda vurulan şehittir. İkincisi ... ve’l-mat’ùnü şehîdün ...İkincisi ... ve’l-mat’ùnü şehîdün ... Süngü ile vurulmuş, öldürülmüş, o da şehittir.”Süngü ile vurulmuş, öldürülmüş, o da şehittir.” Ve’l-garîku ...

Ve’l-garîku ...
Gemisi batmış, ama harp esnasında.Gemisi batmış, ama harp esnasında. Harp esnasında batan kimse, o da şehittir.”Harp esnasında batan kimse, o da şehittir.” Bir gemisi batmış, boğulmuşlar.Bir gemisi batmış, boğulmuşlar. O da hükmen şehittir ama,O da hükmen şehittir ama, Ve sâhibü zâti’l-cenbi ...

Ve sâhibü zâti’l-cenbi ...
“Yan hastalığı diyorlar,“Yan hastalığı diyorlar, veremin bir nev’i. Bu da şehidden sayılmıştır.”veremin bir nev’i. Bu da şehidden sayılmıştır.” Ve’l-mebtùnu ...

Ve’l-mebtùnu ...
Karın ağrısı, bağırsak hastalıklarına iptila olmuş, mide hastalıklarına yahutKarın ağrısı, bağırsak hastalıklarına iptila olmuş, mide hastalıklarına yahut karın içerisinde…karın içerisinde… Bedeni de belki buna dahil.Bedeni de belki buna dahil. Bu da şehit sayılmış.Bu da şehit sayılmış. Ve sàhibu’l-harîki ...

Ve sàhibu’l-harîki ...
“Yangında yanmış, bu da şehid sayılmış.“Yangında yanmış, bu da şehid sayılmış. Bunlar korkunç ölüm çünkü…Bunlar korkunç ölüm çünkü… Bu korkunç ölümlerde insan tabiatıyla “Allah!” der.Bu korkunç ölümlerde insan tabiatıyla “Allah!” der. Bu Allah deyişi ile de Cenâb-ı Hak bunları bu şehidler arasına koyaraktan mükafatlandıracak demek.Bu Allah deyişi ile de Cenâb-ı Hak bunları bu şehidler arasına koyaraktan mükafatlandıracak demek. Ve’llezî yemûtu tahte’l-hedmi ...

Ve’llezî yemûtu tahte’l-hedmi ...
“Bir binanın, bir duvarın altından geçerken“Bir binanın, bir duvarın altından geçerken yıkılıyor duvar üzerine, altında kalarak ölüyor.yıkılıyor duvar üzerine, altında kalarak ölüyor. Fakat bu tehlike; "Ve lâ tülku bi-eydîküm ile’t-tehlüketi (2/Bakara, 195)"Fakat bu tehlike; "Ve lâ tülku bi-eydîküm ile’t-tehlüketi (2/Bakara, 195)" Ya muğayir olarak yıkılması mümkün olan, muhtemel olan bir binanın içerisindeYa muğayir olarak yıkılması mümkün olan, muhtemel olan bir binanın içerisinde yatıp da yıkılınca ölürse, o zaman cezalandırılır. yatıp da yıkılınca ölürse, o zaman cezalandırılır. Şehitlikle değil ceza ile duçar olur.Şehitlikle değil ceza ile duçar olur. Tehlikeyi kendine ilka ettiği için.Tehlikeyi kendine ilka ettiği için. Yıkılmaya meyletmiş bir duvar…Yıkılmaya meyletmiş bir duvar… “Ben bunun altında biraz istirahat edeyim, oturayım!” demek olmaz.“Ben bunun altında biraz istirahat edeyim, oturayım!” demek olmaz. Yıkılacak bir duvar… Belki o anda yıkılır, onun altında ölürsün.Yıkılacak bir duvar… Belki o anda yıkılır, onun altında ölürsün. Bu öyle değil.Bu öyle değil. Güzel bir duvarın altında otururken bir hareket olmuş mesela, Allah esirgeye, yıkılıvermiş ansızın.

Güzel bir duvarın altında otururken bir hareket olmuş mesela, Allah esirgeye, yıkılıvermiş ansızın.
Sütun gibi. Köprü de öyledir.Sütun gibi. Köprü de öyledir. Köprüden gideceksin ama mesela eski köprüler tahtadan, ağaçtan yapılmış, çürümüş.Köprüden gideceksin ama mesela eski köprüler tahtadan, ağaçtan yapılmış, çürümüş. Geçerken muhakkak göçme ihtimali çok.Geçerken muhakkak göçme ihtimali çok. O köprüden de geçerken eğer düşer de ölürsen o da cezalanır.O köprüden de geçerken eğer düşer de ölürsen o da cezalanır. Tehlikeye kendini ilka etmeyeceksin.Tehlikeye kendini ilka etmeyeceksin. Ve’l-mer’etü temûtu bi-cum’in şehîdetün.Ve’l-mer’etü temûtu bi-cum’in şehîdetün. “Kadın da lohusalık haliyle âhirete göçerse, onu da şehid saymışlar.”“Kadın da lohusalık haliyle âhirete göçerse, onu da şehid saymışlar.” RE. 216/6 Eş-şehâdetü tükeffiru külle şey’in ille’d-deyne,

RE. 216/6 Eş-şehâdetü tükeffiru külle şey’in ille’d-deyne,
Şehidin ilk damla kanı ile bütün günahları silinir;Şehidin ilk damla kanı ile bütün günahları silinir; ne kadar günahı varsa.ne kadar günahı varsa. Hiçbir günah kalmaz üzerinde.Hiçbir günah kalmaz üzerinde. ... ille’d-deyne ...... ille’d-deyne ... ancak kul hakkı olan borcu bakidir.ancak kul hakkı olan borcu bakidir. Kul hakkı olan borcunu şehitlik ödemez.Kul hakkı olan borcunu şehitlik ödemez. Şehitlik günahları siliyor.Şehitlik günahları siliyor. Fakat kul hakkı olan borç üzerinden kalkmaz.Fakat kul hakkı olan borç üzerinden kalkmaz. Ve’l- ğaraku ... Fakat muharebe esnasında gemisi batarak şehid olursa,

Ve’l- ğaraku ... Fakat muharebe esnasında gemisi batarak şehid olursa,
bunun kul borcu da ödenir.bunun kul borcu da ödenir. Çünkü karadaki ölümle denizdeki ölüm bir değil.Çünkü karadaki ölümle denizdeki ölüm bir değil. Karadaki ölüm bir derece emniyet altındadır.Karadaki ölüm bir derece emniyet altındadır. Ama denizdeki ölümde emniyet yok, kurtulma çareleri yoktur.Ama denizdeki ölümde emniyet yok, kurtulma çareleri yoktur. Onun için oradaki ölümlerde, şehadetlerde, bütün günahlar da, borçlar da siliniyor. Küllehû oluyor.Onun için oradaki ölümlerde, şehadetlerde, bütün günahlar da, borçlar da siliniyor. Küllehû oluyor. RE. 216/7 Eş-şühedâu ümenâu’llàhi,

RE. 216/7 Eş-şühedâu ümenâu’llàhi,
“Şehitler; emin, sadık insanlardır.“Şehitler; emin, sadık insanlardır. Allah'ın emin kıldığı insanlardır.Allah'ın emin kıldığı insanlardır. ... Kutilû ... İster bu şehitler cephede harp yerinde katlolunsunlar;... Kutilû ... İster bu şehitler cephede harp yerinde katlolunsunlar; ister, ... ev mâtû alâ furuşihim.ister, ... ev mâtû alâ furuşihim. İster yataklarında ölerek şehid olsunlar.”İster yataklarında ölerek şehid olsunlar.” Yatağında ölünce nasıl şehit olur insan?Yatağında ölünce nasıl şehit olur insan? Şimdi bu şehidin şehadetinin sebebinden birisi;Şimdi bu şehidin şehadetinin sebebinden birisi; insanın en kıymetlisi canıdır, canını da Allah için feda ediyor bu.insanın en kıymetlisi canıdır, canını da Allah için feda ediyor bu. Muharebeye gidince canım da sana feda olsun diye atılıyor, sakınmıyor, korkmuyor.Muharebeye gidince canım da sana feda olsun diye atılıyor, sakınmıyor, korkmuyor. Bu, Allah’a canını da feda ettiğinden dolayı:Bu, Allah’a canını da feda ettiğinden dolayı: İnna’llàhe’ş-terâ mine’l-mü’minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü’l-cennete (9/Tevbe, 111.)

İnna’llàhe’ş-terâ mine’l-mü’minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü’l-cennete (9/Tevbe, 111.)
Bu kavli ile cennet ile bunların Cenâb-ı Hak satın almış oluyor bu fedakârlıklarını.Bu kavli ile cennet ile bunların Cenâb-ı Hak satın almış oluyor bu fedakârlıklarını. Bir de var ki, “Yatakta ölen.” diyor.

Bir de var ki, “Yatakta ölen.” diyor.
Yatakta ölen de öyle bir bahtiyardır ki, bütün varlığını Allah’a bağlamıştır.

Yatakta ölen de öyle bir bahtiyardır ki, bütün varlığını Allah’a bağlamıştır.
Gönlünde bir an Allah’tan ayrıldığı yoktur.Gönlünde bir an Allah’tan ayrıldığı yoktur. Gönlünde Allah’la o kadar bir ki, bir an yoktur ki o Allah’tan hâlî olsun.Gönlünde Allah’la o kadar bir ki, bir an yoktur ki o Allah’tan hâlî olsun. Bunlara ârif diyorlar.Bunlara ârif diyorlar. Bu ârifler, ma’rifet-i ilahî ile içleri dolu olan bahtiyarlardır.

Bu ârifler, ma’rifet-i ilahî ile içleri dolu olan bahtiyarlardır.
Bunların bir tanesi bin şehîde bedeldir.Bunların bir tanesi bin şehîde bedeldir. Yatağında öldüğü halde, bir tanesi bin şehide bedeldir.Yatağında öldüğü halde, bir tanesi bin şehide bedeldir. Şehid, evet umumî bir dövüş mahallinde atılmıştır ileri, canını feda etmiştir.Şehid, evet umumî bir dövüş mahallinde atılmıştır ileri, canını feda etmiştir. Fakat bu ârif olan insan dünyayı biliyor, kendisini de iyi biliyor.Fakat bu ârif olan insan dünyayı biliyor, kendisini de iyi biliyor. Bu kendisinin yaratılışındaki hikmetleri şöyle araştırıyor,Bu kendisinin yaratılışındaki hikmetleri şöyle araştırıyor, bakıyor ki bunları Allah’tan başka yapacak kimse yok.bakıyor ki bunları Allah’tan başka yapacak kimse yok. Bu öyle bir nizam, intizamdır ki, şu vücudumuz öyle yaratılmış ki buna ilm-i teşrih diyorlar.

Bu öyle bir nizam, intizamdır ki, şu vücudumuz öyle yaratılmış ki buna ilm-i teşrih diyorlar.
Doktorların en güzel bildiği bir ilimdir.Doktorların en güzel bildiği bir ilimdir. Fakat bu nazariyat ile bilinmez.Fakat bu nazariyat ile bilinmez. Gavurların da doktorları var tabi.Gavurların da doktorları var tabi. İngiliz'in, Amerikan'ın, Alman'ın...İngiliz'in, Amerikan'ın, Alman'ın... Onların da doktorları var.Onların da doktorları var. İlm-i teşrihi onlar belki daha iyi biliyor bizden.İlm-i teşrihi onlar belki daha iyi biliyor bizden. Bildikleri halde gacurluklarında yine sebat,Bildikleri halde gacurluklarında yine sebat, bazılarının da dinsizliğinde sebat.bazılarının da dinsizliğinde sebat. Gavurluk, yine bildiğine tapınmakla beraber;Gavurluk, yine bildiğine tapınmakla beraber; bir de gavurluk türü var ki; hiçbir şey tanımıyor, Allah, peygamber tanımıyor.bir de gavurluk türü var ki; hiçbir şey tanımıyor, Allah, peygamber tanımıyor. Bunların içinde pek çok bu.Bunların içinde pek çok bu. Bu ilmi gözüyle gördüğü halde ki, şu kurdetBu ilmi gözüyle gördüğü halde ki, şu kurdet hiçbir kimsenin elinden gelmez, yalnız bunu Allah yapabilir.hiçbir kimsenin elinden gelmez, yalnız bunu Allah yapabilir. Buna inanmayan bedbaht insanın bilgisinin ne kıymeti olacak?Buna inanmayan bedbaht insanın bilgisinin ne kıymeti olacak? Binâen aleyh o irfan dediğimiz, âriflik hikmeti, Allah-u Teàla’nın verdiği bir nur- u basiret var.Binâen aleyh o irfan dediğimiz, âriflik hikmeti, Allah-u Teàla’nın verdiği bir nur- u basiret var. nur, o nurda da bir basiret vardır.nur, o nurda da bir basiret vardır. O nur-u basiretle, o basiret gözünün yani gönül gözünün keşfi ile

O nur-u basiretle, o basiret gözünün yani gönül gözünün keşfi ile
olan bilgidir ki, o bilgi kendisini Allah’a bağlar.olan bilgidir ki, o bilgi kendisini Allah’a bağlar. Dünya bir tarafa, her şey bir tarafa, o Allah ile yalnız başına...Dünya bir tarafa, her şey bir tarafa, o Allah ile yalnız başına... Dünyanın hiçbir şeyinde, ne zevkinde, ne sefasında,Dünyanın hiçbir şeyinde, ne zevkinde, ne sefasında, ne malında, ne mülkünde kat’iyyen zerre kadar gözü yoktur.ne malında, ne mülkünde kat’iyyen zerre kadar gözü yoktur. Onun bütün işi Allah…Onun bütün işi Allah… Dili Allah’ta, gönlü Allah’ta, kendisi taatte…Dili Allah’ta, gönlü Allah’ta, kendisi taatte… Uykusu da taattir bunun, uyanıklığı da taattir.Uykusu da taattir bunun, uyanıklığı da taattir. Onun için bu yatağında da ölse bin şehide bedeldir bir tanesi.Onun için bu yatağında da ölse bin şehide bedeldir bir tanesi. Onun için Aziz kardeş! Allah şu kâinatı yaratmış.

Onun için Aziz kardeş! Allah şu kâinatı yaratmış.
Bu kâinatı bizim için yaratmıştır. Şu kâinat bizim için yaratılmıştır.Bu kâinatı bizim için yaratmıştır. Şu kâinat bizim için yaratılmıştır. Eğer biz yaratılmasaydık, bu kâinatta hiçbir şey olmazdı.Eğer biz yaratılmasaydık, bu kâinatta hiçbir şey olmazdı. Ne ay olurdu ne güneş olurdu ne sair ecrâmı olurdu, hiçbir şey olmazdı.Ne ay olurdu ne güneş olurdu ne sair ecrâmı olurdu, hiçbir şey olmazdı. Cenâb-ı Hak bizim için şu kâinatı düzenlemiş ve bizi de burada yaratmıştır.

Cenâb-ı Hak bizim için şu kâinatı düzenlemiş ve bizi de burada yaratmıştır.
Onun için sen o kadar büyük mahlûksun ki kendini hiçe saymaOnun için sen o kadar büyük mahlûksun ki kendini hiçe sayma ve boşu boşuna cehenneme atma kendini…ve boşu boşuna cehenneme atma kendini… Allah-u Teàlâ bizi niçin cehenneme atıyor?

Allah-u Teàlâ bizi niçin cehenneme atıyor?
“—Sana bu kadar nimet verirken ben, sen o kadar bedbaht insansın ki beni unuttun,

“—Sana bu kadar nimet verirken ben, sen o kadar bedbaht insansın ki beni unuttun,
varlıkların sahibini unuttun, nefsinin şehvetine daldın.varlıkların sahibini unuttun, nefsinin şehvetine daldın. O sana verdiğim nuru zayi ettin, zulmete düştün.O sana verdiğim nuru zayi ettin, zulmete düştün. Öyleyse şimdi hakkında bu hüküm oldu.” diyor.Öyleyse şimdi hakkında bu hüküm oldu.” diyor. Onun için o bize verilen bu vücut çok mükemmel yapılmış,

Onun için o bize verilen bu vücut çok mükemmel yapılmış,
çok muntazam yapılmış, kimsenin elinden gelmez.çok muntazam yapılmış, kimsenin elinden gelmez. Bütün azaların birbirlerine bağlılığı ne kadar muntazam.Bütün azaların birbirlerine bağlılığı ne kadar muntazam. Yiyoruz pekalâ karnımıza gidiyor, neler olduğunun farkında değiliz.Yiyoruz pekalâ karnımıza gidiyor, neler olduğunun farkında değiliz. O orada hazmoluyor, çeşitli tabakalara ayrılıyor;O orada hazmoluyor, çeşitli tabakalara ayrılıyor; kanı bir tarafa, yağı bir tarafa, suyu bir tarafa.kanı bir tarafa, yağı bir tarafa, suyu bir tarafa. Bir de onu oradan çıkarma kudreti var.Bir de onu oradan çıkarma kudreti var. Bunlar hepsi nasıl muntazam böyle bir şey dahilinde gidiyor.Bunlar hepsi nasıl muntazam böyle bir şey dahilinde gidiyor. Bir fabrika kurmak lazım gelse bu intizamı yapabilmek için, dünya belki almaz bu fabrikayı.Bir fabrika kurmak lazım gelse bu intizamı yapabilmek için, dünya belki almaz bu fabrikayı. Ama Allah Celle ve A’lâ şu ufacık bir vücudun içerisine hepsini sığdırmış.Ama Allah Celle ve A’lâ şu ufacık bir vücudun içerisine hepsini sığdırmış. Bunun için İmam Ali kerrame'llâhü vecheh diyor ki:

Bunun için İmam Ali kerrame'llâhü vecheh diyor ki:
Sen kendini küçücük bir şey zannetme,

Sen kendini küçücük bir şey zannetme,
sende bütün alemler dürülüp konmuştur.sende bütün alemler dürülüp konmuştur. Bütün alemler senin içindedir.Bütün alemler senin içindedir. Senin içinde şu kalp var ya,

Senin içinde şu kalp var ya,
bu kalbin içinde bir noktacık var, şüheda diyorlar.bu kalbin içinde bir noktacık var, şüheda diyorlar. O ufacık noktanın içerisine kâinatı Allah sokuyor.O ufacık noktanın içerisine kâinatı Allah sokuyor. Kâinat o noktanın içerisine giriyor.Kâinat o noktanın içerisine giriyor. Cenâb-ı Hak, “Ben hiçbir yere sığmam, kulumun gönlüne sığarım.” diyor.Cenâb-ı Hak, “Ben hiçbir yere sığmam, kulumun gönlüne sığarım.” diyor. Sen bunun ucunu bulabilir misin şimdi?Sen bunun ucunu bulabilir misin şimdi? Hiçbir yere sığmayan Allah, kulunun gönlüne sığıyor.

Hiçbir yere sığmayan Allah, kulunun gönlüne sığıyor.
Kul ne behtiyar bir kul ki Allah-u Teàlâ onun gönlüne misafir geliyor.Kul ne behtiyar bir kul ki Allah-u Teàlâ onun gönlüne misafir geliyor. Sen bunu bırak, dünyanın cîfelerine dal…Sen bunu bırak, dünyanın cîfelerine dal… Onunla beraber bu güzel nimetleri yok ederek o nurun içinden çık,Onunla beraber bu güzel nimetleri yok ederek o nurun içinden çık, zulmete gir, git bu dünyadan… Allah âkıbetimizi hayreylesin...zulmete gir, git bu dünyadan… Allah âkıbetimizi hayreylesin... Onun için, "eş-şühedâu ümenâu’llàhi

Onun için, "eş-şühedâu ümenâu’llàhi
Kutilû ev mâtû alâ furuşihim.Kutilû ev mâtû alâ furuşihim. İster bunlar muharebelerde katlolunsunlar,İster bunlar muharebelerde katlolunsunlar, muharebede katlolunan o şehit, şehîd-i hakîkidir.muharebede katlolunan o şehit, şehîd-i hakîkidir. Bir de kutilû denildiği vakitte kazâen oluyor veyahut da kasden birisi tarafından öldürülüyor.Bir de kutilû denildiği vakitte kazâen oluyor veyahut da kasden birisi tarafından öldürülüyor. Kasden birisi tarafından haksız yere öldürülen, bu da şehîd-i hükmîdir,Kasden birisi tarafından haksız yere öldürülen, bu da şehîd-i hükmîdir, hükmen şehittir o da.hükmen şehittir o da. Çünkü haksız yere, mazlum bir şekilde öldürülmüş.Çünkü haksız yere, mazlum bir şekilde öldürülmüş. Yahut böyle yatakları içierisinde ölen arifler...Yahut böyle yatakları içierisinde ölen arifler... Allah-u Teàlâ onların şefaatlerine bizleri de nail etsin…Allah-u Teàlâ onların şefaatlerine bizleri de nail etsin… Bizleri de onların arasında ilhak eylesin inşallah…Bizleri de onların arasında ilhak eylesin inşallah… Onun için bu dünyada kazanılacak yegâne şey,

Onun için bu dünyada kazanılacak yegâne şey,
o ma’rifet-i ilâhiyyeyi kazanabilmektir.o ma’rifet-i ilâhiyyeyi kazanabilmektir. Altınlar, gümüşler, yakutlar mercanlar kurban olsun o gönle…Altınlar, gümüşler, yakutlar mercanlar kurban olsun o gönle… Onların hepsi bu dünyanın cîfesinden ibaret.Onların hepsi bu dünyanın cîfesinden ibaret. Hayır, onu hiçbir götüren yok,Hayır, onu hiçbir götüren yok, herkes burada bırakıp da gidiyor.herkes burada bırakıp da gidiyor. Hiç götüren yok.Hiç götüren yok. Bir kefene sarılıp gidiyor buradan…Bir kefene sarılıp gidiyor buradan… Ama o gönlün eğer Allah ile ma’mur bir gönül ise, o gönül seninle gidiyor.Ama o gönlün eğer Allah ile ma’mur bir gönül ise, o gönül seninle gidiyor. Ve yaptıklarının hepsi seninle beraber gidiyor a’mâl-i sàlihaların.Ve yaptıklarının hepsi seninle beraber gidiyor a’mâl-i sàlihaların. RE. 216/8 Eş-şühedâü alâ bâriki nehrin, bi-bâbi’l-cenneti

RE. 216/8 Eş-şühedâü alâ bâriki nehrin, bi-bâbi’l-cenneti
Şimdi bu şehit bu mükafatından dolayı, ister yatağında ölmüş, ister düşman karşısında ölmüş;Şimdi bu şehit bu mükafatından dolayı, ister yatağında ölmüş, ister düşman karşısında ölmüş; bundan dolayı bir mükafat veeriliyor.bundan dolayı bir mükafat veeriliyor. Bu cennetin dereleri var, nehirleri var.

Bu cennetin dereleri var, nehirleri var.
Ama bu nehirler bizim bu nehirler gibi öyle gayri muntazam değil.Ama bu nehirler bizim bu nehirler gibi öyle gayri muntazam değil. Çok muntazam, etrafı da çok süslü, çok zînetli…Çok muntazam, etrafı da çok süslü, çok zînetli… Öyle parlıyor ki, o pırıltılarına hayran oluyor insanlar.Öyle parlıyor ki, o pırıltılarına hayran oluyor insanlar. O şehitler bu cennetin kapısının önünden akan suları arasındanO şehitler bu cennetin kapısının önünden akan suları arasından ... fî kubbetin hadrâe ...... fî kubbetin hadrâe ... Yeşil bir kubbenin içerisinde.Yeşil bir kubbenin içerisinde. Parıl parıl akıyor; kimisinden süt, kimisinden bal, kimisinden su, kimisinden şarap.Parıl parıl akıyor; kimisinden süt, kimisinden bal, kimisinden su, kimisinden şarap. Ama dünya şaraplarından değil.Ama dünya şaraplarından değil. Akıyor, ve etrafları da o kadar şâşaalı ki bakmaya kıyamıyorsunuz.Akıyor, ve etrafları da o kadar şâşaalı ki bakmaya kıyamıyorsunuz. Bizim o 500.000 mumluk lambalar hiç kalır onun yanında.Bizim o 500.000 mumluk lambalar hiç kalır onun yanında. Fî kubbetin hadrâe ... Yeşil bir kubbeye yapılmış.

Fî kubbetin hadrâe ... Yeşil bir kubbeye yapılmış.
Sürülerle şehitleri oraya oturtuyorlar,Sürülerle şehitleri oraya oturtuyorlar, orada artık bekliyor. Alem, safa âlemi.orada artık bekliyor. Alem, safa âlemi. Bununla beraber ... Yahrucü aleyhim rizkuhüm ...

Bununla beraber ... Yahrucü aleyhim rizkuhüm ...
Onların rızıkları çıkar, her gün.Onların rızıkları çıkar, her gün. ... Yahrucü aleyhim rizkuhüm mine’l-cenneti, bükreten ve aşiyyâ.... Yahrucü aleyhim rizkuhüm mine’l-cenneti, bükreten ve aşiyyâ. Her sabah ve her akşam cennetten onların rızıkları altın tepsiler içerisinde önlerine getirilir.Her sabah ve her akşam cennetten onların rızıkları altın tepsiler içerisinde önlerine getirilir. Buyurun derler.Buyurun derler. Bu hayatın, maddeden ibaret olan şu hayatıBu hayatın, maddeden ibaret olan şu hayatı Allah'ın yolunda feda ettiğinin mükafatı olarak manevi hayatınaAllah'ın yolunda feda ettiğinin mükafatı olarak manevi hayatına her gün sabah ve akşamda bu rızıklar kendisine arz olunur.her gün sabah ve akşamda bu rızıklar kendisine arz olunur. Ve onun için Cenâb-ı Hak bize diyor ki:Ve onun için Cenâb-ı Hak bize diyor ki: Sakın ha Allah yolunda canını verenlere "Öldü!" demeyin.

Sakın ha Allah yolunda canını verenlere "Öldü!" demeyin.
... Bel ehyâün inde rabbihim yürzekùne.... Bel ehyâün inde rabbihim yürzekùne. Belki onlar Allah-u Teâlâ'nın yanında, indindeBelki onlar Allah-u Teâlâ'nın yanında, indinde ................silinecek..............................silinecek.............. Böyle mânevi rızıklarla, cennet taamlarıyla kendileri it’am olunurlar.

Böyle mânevi rızıklarla, cennet taamlarıyla kendileri it’am olunurlar.
Ta kıyamet kopacak, biz de onlara kavuşuncaya kadar...Ta kıyamet kopacak, biz de onlara kavuşuncaya kadar... Buna mukabil dinsizlerin de, imansızların da

Buna mukabil dinsizlerin de, imansızların da
yerinin cehennem olduğundan naşi her sabah ve her akşamyerinin cehennem olduğundan naşi her sabah ve her akşam o cennetin böyle envai çeşitleri ziynetleri, saltanatları arasından rızıklanırken;o cennetin böyle envai çeşitleri ziynetleri, saltanatları arasından rızıklanırken; Firavun ve onların arkasına takılanlardan sabahta ve akşamdaFiravun ve onların arkasına takılanlardan sabahta ve akşamda cehennemdeki zakkum olan yerleri kendilerine arz olur.cehennemdeki zakkum olan yerleri kendilerine arz olur. O yeri görünce onların böyle biter şeyleri, yok olurlar.O yeri görünce onların böyle biter şeyleri, yok olurlar. Eyvah niçin biz bu işi işledik, niçin Allah’ın yolundan ayrıldık.Eyvah niçin biz bu işi işledik, niçin Allah’ın yolundan ayrıldık. Fakat bir daha ne tevbenin faydası var, ne nedametin faydası var.Fakat bir daha ne tevbenin faydası var, ne nedametin faydası var. Onlar da ayet-i kerime ile sabittir:Onlar da ayet-i kerime ile sabittir: Sabahta ve akşamda cehennemdeki yerleri kendilerine arz olur.Sabahta ve akşamda cehennemdeki yerleri kendilerine arz olur. isterse sen onun kabrinin kubbesini yakuttan, mercandan, inciden, atından, gümüşten yap.isterse sen onun kabrinin kubbesini yakuttan, mercandan, inciden, atından, gümüşten yap. Hiç kıymeti yok.Hiç kıymeti yok. Asıl o dünyadaki bir misalde de dünyanın misali şu gibidir ki:

Asıl o dünyadaki bir misalde de dünyanın misali şu gibidir ki:
Üstüne yapılmış altından, çeşitli mücevheratlardan bir kubbe.Üstüne yapılmış altından, çeşitli mücevheratlardan bir kubbe. Bakarsın, bayılırsın. Fakat içerisindeki bir cife.Bakarsın, bayılırsın. Fakat içerisindeki bir cife. İşte dünyanın misali bunun gibidir.İşte dünyanın misali bunun gibidir. Üstü gayet süslü, fakat içerisi berbat.Üstü gayet süslü, fakat içerisi berbat. Allah bizi aldatmasın.Allah bizi aldatmasın. Bunlar da gene birçok ravilerle beraber böyle zikrolunmuştur.Bunlar da gene birçok ravilerle beraber böyle zikrolunmuştur. Yine bir hadis-i şerifte:Yine bir hadis-i şerifte: RE.216/9 Eş-şühedâü inda’llàhi alâ menâbirin min yâkùtin ...

RE.216/9 Eş-şühedâü inda’llàhi alâ menâbirin min yâkùtin ...
Yakutun adını duyarız da kendisini gördüğümüz yoktur.

Yakutun adını duyarız da kendisini gördüğümüz yoktur.
Bazen pek zenginlerin yüzüklerine yakut yüzük derler.Bazen pek zenginlerin yüzüklerine yakut yüzük derler. Ama bu şehitler yarın kıyamette, huzur-u ilahiyeye durduğumuz bir anda ve belki sonra daAma bu şehitler yarın kıyamette, huzur-u ilahiyeye durduğumuz bir anda ve belki sonra da bunlara yakuttan kürsüler kurulacak.bunlara yakuttan kürsüler kurulacak. Ve bunlar bu kürsülerin üzerine izzet ve ikramla oturtulacaklar.Ve bunlar bu kürsülerin üzerine izzet ve ikramla oturtulacaklar. ... alâ menâbirin min yâkùtin fî zılli arşi’llâhi...... alâ menâbirin min yâkùtin fî zılli arşi’llâhi... Bu öyle bir gündür ki, o günde ağaç yok, gölgelik yok.Bu öyle bir gündür ki, o günde ağaç yok, gölgelik yok. Mahşer yeri bu, herkes güneşin altında…Mahşer yeri bu, herkes güneşin altında… Meselâ, Arabistan’da bugün çölde kalansan nasıl insan perişan olur.Meselâ, Arabistan’da bugün çölde kalansan nasıl insan perişan olur. Çöl, ağaç yok, bir şey yok.

Çöl, ağaç yok, bir şey yok.
Güneş tepesine insanın çöker ve gerek hacılar olsun vakt-i zamanında,Güneş tepesine insanın çöker ve gerek hacılar olsun vakt-i zamanında, gerekse böyle seyahat eden insanlar o çöllerde, güneşin tesiri altında ölmüşlerdir.gerekse böyle seyahat eden insanlar o çöllerde, güneşin tesiri altında ölmüşlerdir. Yolu bulamaz, gidemez bir tarafa…Yolu bulamaz, gidemez bir tarafa… Kuvveti tükenir, erzakı tükenir ve orada ölür gider.Kuvveti tükenir, erzakı tükenir ve orada ölür gider. İşte bunlar o gölgenin olmadığı bir günde ki, o gün yalnız Allah-u Teàlâ’nın hususi gölgelikleri vardır.

İşte bunlar o gölgenin olmadığı bir günde ki, o gün yalnız Allah-u Teàlâ’nın hususi gölgelikleri vardır.
Hususi, sevdiği kulları için yapılmış gölgelikler vardır.Hususi, sevdiği kulları için yapılmış gölgelikler vardır. Nasıl ki o toplum meydanlarında bir tertipler yapılmıştır herkes oradan seyreder.Nasıl ki o toplum meydanlarında bir tertipler yapılmıştır herkes oradan seyreder. Bu çok âlâ ve mükemmel, onunla kıyas edilmez.Bu çok âlâ ve mükemmel, onunla kıyas edilmez. Bunlar onun gibi, gayet güzel.Bunlar onun gibi, gayet güzel. Kürkler üzerindeki yakut denilen...Kürkler üzerindeki yakut denilen... Bakmaktan doyulmaz kendilerine.Bakmaktan doyulmaz kendilerine. Allah-u Teâlâ’nın gölgelikleri bunların altında, başka gölgelik yok.

Allah-u Teâlâ’nın gölgelikleri bunların altında, başka gölgelik yok.
Alâ kesîbin min miskin ... Bir de misk tepeleri var.Alâ kesîbin min miskin ... Bir de misk tepeleri var. Misk denilen bir koku var ya, azıcığı çok kıymetli.Misk denilen bir koku var ya, azıcığı çok kıymetli. O tepecik miskten olmuş, kokusuna hayran herkes.O tepecik miskten olmuş, kokusuna hayran herkes. O tepeceğin üzerindeki kürsülere koymuşlar.O tepeceğin üzerindeki kürsülere koymuşlar. Orada kemal-i azametle öyle halkı seyrediyorlar.Orada kemal-i azametle öyle halkı seyrediyorlar. Çünkü hesap yok, sorgu yok, bir şey yok.Çünkü hesap yok, sorgu yok, bir şey yok. Onlar orada seyirci makamında…Onlar orada seyirci makamında… Fe-yekùlü lehümü’r-rabbü ...

Fe-yekùlü lehümü’r-rabbü ...
Hz. Allah Celle ve A’lâ onlara iltifaten diyor ki:Hz. Allah Celle ve A’lâ onlara iltifaten diyor ki: “—Ey şüheda!

“—Ey şüheda!
Elem üveffi leküm ...Elem üveffi leküm ... Nasıl, sözümü tuttum mu ben?Nasıl, sözümü tuttum mu ben? Size vereceğim o sözü tutun, o zaman bakın... Ne saltanattasınız şimdi.”Size vereceğim o sözü tutun, o zaman bakın... Ne saltanattasınız şimdi.” Herkes mahşer yerinden yanıyor.Herkes mahşer yerinden yanıyor. Siz ne saltanatın içerisindesiniz?Siz ne saltanatın içerisindesiniz? Nasıl sözümü tuttum mu ben?Nasıl sözümü tuttum mu ben? ... ve asdukküm ... Size sadakatimi gösterdim mi?... ve asdukküm ... Size sadakatimi gösterdim mi? Vademi yaptım mı?Vademi yaptım mı? Fe-yekùlûne: Belâ ve rabbinâ.

Fe-yekùlûne: Belâ ve rabbinâ.
Hep birden “Evet yâ Rabb, evet yâ Rabb!”Hep birden “Evet yâ Rabb, evet yâ Rabb!” Memnun ve müteşekkir ederler.Memnun ve müteşekkir ederler. Yine şehidi tarif ederken:Yine şehidi tarif ederken: RE. 216/10 Eş-şehîdü lâ yecidü messe’l-katli,RE. 216/10 Eş-şehîdü lâ yecidü messe’l-katli, Şehit, Allah için canını veren;Şehit, Allah için canını veren; zaten harbe girince kendini kaybetmiş, kendini bilmez artık.zaten harbe girince kendini kaybetmiş, kendini bilmez artık. Öyle aslan gibi saldırır düşmanına karşı.Öyle aslan gibi saldırır düşmanına karşı. O zaman bir kurşun kendisine isabet eder, yaralanır.O zaman bir kurşun kendisine isabet eder, yaralanır. Bu yaralandığı, aldığı elemden dolayıBu yaralandığı, aldığı elemden dolayı ... illâ kemâ yecidü ehadükümü’l-karsate yukrasuhâ.... illâ kemâ yecidü ehadükümü’l-karsate yukrasuhâ. Karıncanın ısırdığı, veyahut iki parmak ile sıkıştırma...Karıncanın ısırdığı, veyahut iki parmak ile sıkıştırma... Acısı neyse, o kadar bir acı duyar. Başka acı duymaz.Acısı neyse, o kadar bir acı duyar. Başka acı duymaz. Bu Ebû Hureyre'nin rivayeti.

Bu Ebû Hureyre'nin rivayeti.
İbn Neccâr'ın Ebû Hureyre'den rivayetine:

İbn Neccâr'ın Ebû Hureyre'den rivayetine:
RE. 216/11 Eş-şehîd le-yecidü eleme’l-katli, kemâ yecidü ehadekümü’l-karsate.

RE. 216/11 Eş-şehîd le-yecidü eleme’l-katli, kemâ yecidü ehadekümü’l-karsate.
...............silinecek...........................silinecek............ RE. 216/12 Eş-şehîdü yeşfeu fi seb’îne min ehli beytihî.

RE. 216/12 Eş-şehîdü yeşfeu fi seb’îne min ehli beytihî.
...................silinecek................................silinecek............. “Şehide, ehli beytinden, akraba-u taallûkatından,

“Şehide, ehli beytinden, akraba-u taallûkatından,
eşinden dostundan yetmiş kişiye de şefaat etmek hakkı verilmiştir.”eşinden dostundan yetmiş kişiye de şefaat etmek hakkı verilmiştir.” Orada beş tane şefaati saydı ya;Orada beş tane şefaati saydı ya; Kur'an, peygamber, rahim, emanet, ehl-i ümmet...Kur'an, peygamber, rahim, emanet, ehl-i ümmet... Bu şehitler de ayrı.Bu şehitler de ayrı. Şehitler de şefaatçi olmakla beraberŞehitler de şefaatçi olmakla beraber bir de evlatlarımız küçük yaşta ölürlerbir de evlatlarımız küçük yaşta ölürler Gerek doğarken, gerek az bir süre yaşayıp ahirete göçerler.Gerek doğarken, gerek az bir süre yaşayıp ahirete göçerler. Onlar da anneleri, babaları için şefaatçidirler.Onlar da anneleri, babaları için şefaatçidirler. Yalnız şu kadar var ki, anne babaları onların hakkına riayet ederektenYalnız şu kadar var ki, anne babaları onların hakkına riayet ederekten akika kurbanı kestiyse…akika kurbanı kestiyse… Eğer akika kurbanı kesmediyse, annelerini, babalarını görmeye mani oluyor.Eğer akika kurbanı kesmediyse, annelerini, babalarını görmeye mani oluyor. Onun için bu akîka kurbanını tekrar edeyim size. Ufak bir şeydir.

Onun için bu akîka kurbanını tekrar edeyim size. Ufak bir şeydir.
Bugün üç yüz, beş yüz liradır bir koyun ama bir evladın yanında hiçtir yani. Niçin?Bugün üç yüz, beş yüz liradır bir koyun ama bir evladın yanında hiçtir yani. Niçin? Allah sana güzel bir evlat vermiş, sapasağlam.Allah sana güzel bir evlat vermiş, sapasağlam. A’zâları tam, hiçbir eksiği yok.A’zâları tam, hiçbir eksiği yok. Ya bunun gözü kör olaydı, ya kulakları sağır olaydı,Ya bunun gözü kör olaydı, ya kulakları sağır olaydı, dili olmayaydı, eli ayağı olmayaydı ne yapardın sen?dili olmayaydı, eli ayağı olmayaydı ne yapardın sen? Kimin elinden geliyor bunları düzeltebilmek.Kimin elinden geliyor bunları düzeltebilmek. Yanarsın ta ölünceye kadar. Ama şöyle Allah-u Teàlâ sana sıhhatli bir evlat vermiş.Yanarsın ta ölünceye kadar. Ama şöyle Allah-u Teàlâ sana sıhhatli bir evlat vermiş. Buna şükrâniye olaraktan ona bir kurban kesmeyi çok mu görür bir baba ya?Buna şükrâniye olaraktan ona bir kurban kesmeyi çok mu görür bir baba ya? Ne kadar fakir olursa olsun, dişinden tırnağından arttırıp;Ne kadar fakir olursa olsun, dişinden tırnağından arttırıp; “—Ya Rabbi! Sana çok şükür! Bana böyle tam, sıhhatli, güzel bir evlat verdin.

“—Ya Rabbi! Sana çok şükür! Bana böyle tam, sıhhatli, güzel bir evlat verdin.
Ahireti de hayır olsun bu çocuğun diyerekten… Sonu da hayır olsun.Ahireti de hayır olsun bu çocuğun diyerekten… Sonu da hayır olsun. İman, İslâm dairesinde yaşasın.İman, İslâm dairesinde yaşasın. Ona bu kurban feda olsun diyerekten bu çocuğumun akikası.Ona bu kurban feda olsun diyerekten bu çocuğumun akikası. Kanına kan, derisine deri, etine et, kemiğine kemik…Kanına kan, derisine deri, etine et, kemiğine kemik… Bu çocuğumun her azasına bedel,Bu çocuğumun her azasına bedel, bu hayvanın her azasını sana feda ediyorum!” diyerek,bu hayvanın her azasını sana feda ediyorum!” diyerek, “Bi’smi’llâhi allàhu ekber.” der, kessin.

“Bi’smi’llâhi allàhu ekber.” der, kessin.
Onu yer ve yedirir.

Onu yer ve yedirir.
Evine verir, komşularına verir, yedirir.Evine verir, komşularına verir, yedirir. Bu büyük bir devlettir.Bu büyük bir devlettir. Bunu yapmamak aynı zamanda bir hatadır.Bunu yapmamak aynı zamanda bir hatadır. Eğer biz fakirliğimizden şikâyet ediyorsak,

Eğer biz fakirliğimizden şikâyet ediyorsak,
bizim fakirliğimiz kendi haddimizi bilmeyişimizden ileri gelir.bizim fakirliğimiz kendi haddimizi bilmeyişimizden ileri gelir. Biz hiçbir zaman fakir değiliz el-hamdü lillah…Biz hiçbir zaman fakir değiliz el-hamdü lillah… Fakirlik şeytana yaraşır.Fakirlik şeytana yaraşır. Allah-u Teàlâ hepimize çeşitli nimetler vermiştir.Allah-u Teàlâ hepimize çeşitli nimetler vermiştir. Yalnız biz onu kullanmasını bilmiyoruz, onun için fakir düşüyoruz.Yalnız biz onu kullanmasını bilmiyoruz, onun için fakir düşüyoruz. İsrafı ortadan kaldır, herkes ne kadar müreffeh yaşar.İsrafı ortadan kaldır, herkes ne kadar müreffeh yaşar. İslam dairesinde gayet müreffeh yaşar.İslam dairesinde gayet müreffeh yaşar. İsraf ve dünya saltanatlarına ve ziynetlerine kıymet vermediği taktirde...İsraf ve dünya saltanatlarına ve ziynetlerine kıymet vermediği taktirde... Onun için çok acırız ki şu insanlara,

Onun için çok acırız ki şu insanlara,
ömürlerini şu ziynet ve süs ve saltanat için feda eder.ömürlerini şu ziynet ve süs ve saltanat için feda eder. Alt tarafı hiçten ibarettir.Alt tarafı hiçten ibarettir. Bir alkış yapacaklar, bir maşallah diyecekler.Bir alkış yapacaklar, bir maşallah diyecekler. Alemin sana maşallah deyişinden, alkışlayışından sana ne.Alemin sana maşallah deyişinden, alkışlayışından sana ne. Seni soğuktan koruyacak bir göz odan var mı?Seni soğuktan koruyacak bir göz odan var mı? Allah-u Teàlâ’nın verdiği, karnını doyuracak, bir lokma ekmeğin de var mı? Ne bahtiyarsın sen.Allah-u Teàlâ’nın verdiği, karnını doyuracak, bir lokma ekmeğin de var mı? Ne bahtiyarsın sen. Onun için israfı da kapa, yani deliği kapa.

Onun için israfı da kapa, yani deliği kapa.
Üzerine koyduğun tek tane de olsa, bir gün bakarsın ki ambarın dolmuştur senin.Üzerine koyduğun tek tane de olsa, bir gün bakarsın ki ambarın dolmuştur senin. Ama altta delik olursa da çuvalla akıtsak yine akıp gider.Ama altta delik olursa da çuvalla akıtsak yine akıp gider. Damlaya damlaya göl olur diyorlar ya…Damlaya damlaya göl olur diyorlar ya… ....................... SESTEN SİLİNECEK............................................ SESTEN SİLİNECEK..................... Şimdi şeytana geldik.Şimdi şeytana geldik. Şehitleri bitirdi, şeytana geldi.Şehitleri bitirdi, şeytana geldi. RE. 126/13 Eş-şeyâtîn ... Şeytanlar var ya...

RE. 126/13 Eş-şeyâtîn ... Şeytanlar var ya...
bunları inkâr etmeye gelmez.bunları inkâr etmeye gelmez. Kur'ân okurken bir insan hep başlarkenKur'ân okurken bir insan hep başlarken Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm; diye başlar.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm; diye başlar. Okumasını bilmiyorsa okuyan adamı dinlerOkumasını bilmiyorsa okuyan adamı dinler Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm; diyor.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm; diyor. "Racîm olan şeytandan Allah'a sığınırım.""Racîm olan şeytandan Allah'a sığınırım." Yani kovulan, matrud olan,Yani kovulan, matrud olan, Allah’ın sevmediği şeytan denilen mahlûktan Allah’a sığınıyorum.”Allah’ın sevmediği şeytan denilen mahlûktan Allah’a sığınıyorum.” Bu şeytanlar bizim esvaplarımızdan istifade ederler.Bu şeytanlar bizim esvaplarımızdan istifade ederler. Geceleri evlerinizde çıkardığınız esvablardan (elbiselerden) bunlar istifade ederler.Geceleri evlerinizde çıkardığınız esvablardan (elbiselerden) bunlar istifade ederler. Giyinirler, kuşanırlar, kullanırlar; haberimiz olmaz.Giyinirler, kuşanırlar, kullanırlar; haberimiz olmaz. Fe-izâ neze'a ehadüküm ... Bak, ne güzel Peygamber bizi tertibe davet ediyor.

Fe-izâ neze'a ehadüküm ... Bak, ne güzel Peygamber bizi tertibe davet ediyor.
Fe-izâ nezea ehadüküm sevbehû ...Fe-izâ nezea ehadüküm sevbehû ... “Elbisenizi çıkardığınızda, hemen kaldırıp atmayın!”“Elbisenizi çıkardığınızda, hemen kaldırıp atmayın!” Bazı insan tertipsizdir. Soyunur, dökünür, oraya oraya atı atı verir.

Bazı insan tertipsizdir. Soyunur, dökünür, oraya oraya atı atı verir.
Hemen gider yatağına yatar.Hemen gider yatağına yatar. Bu İslâm şuurunda olan insana yakışmaz. Ya?Bu İslâm şuurunda olan insana yakışmaz. Ya? Soyunurken güzelce soyunursun, dürersin, askısına mı asacaksın,

Soyunurken güzelce soyunursun, dürersin, askısına mı asacaksın,
çekmeceye mi koyacaksın böyle bir dürgü ile konursa "fe'l-yatvihî" diyor.çekmeceye mi koyacaksın böyle bir dürgü ile konursa "fe'l-yatvihî" diyor. Sen bunu dür, aslına mı asacaksın, sandığına mı koyacaksın, neresiyse...Sen bunu dür, aslına mı asacaksın, sandığına mı koyacaksın, neresiyse... Oraya intizam ile koy, besmele ile koy.Oraya intizam ile koy, besmele ile koy. Çıkardığın esavâbı intizam dahilinde bir yerine koy.Çıkardığın esavâbı intizam dahilinde bir yerine koy. Hattâ tercia ileyhâ ... Sahibi onu oradan alıncaya kadar.Hattâ tercia ileyhâ ... Sahibi onu oradan alıncaya kadar. Fe-inne’ş-şeyâtîne ... Şeytan, aleyhi'n-na'le.Fe-inne’ş-şeyâtîne ... Şeytan, aleyhi'n-na'le. ... lâ telbesü sevben matviyyen.... lâ telbesü sevben matviyyen. Besmeleyle dürülüp konmuş elbiselere elleşemez.Besmeleyle dürülüp konmuş elbiselere elleşemez. Elleşemediği gibi, insanlara da musallat olan kısımları vardır bunların.Elleşemediği gibi, insanlara da musallat olan kısımları vardır bunların. Bazısı yemek yedikten sonra ağzını temizlemez, elini temizlemez.

Bazısı yemek yedikten sonra ağzını temizlemez, elini temizlemez.
Ağzında yemek kokusu varken, yağ kokusu varkenAğzında yemek kokusu varken, yağ kokusu varken hemen yatıverir. Yorulmuştur gündüz falan.hemen yatıverir. Yorulmuştur gündüz falan. İşte bunların ağızlarındaki yemek kırıntılarının kokularıyla şeytanlar rızıklanırlar.İşte bunların ağızlarındaki yemek kırıntılarının kokularıyla şeytanlar rızıklanırlar. Gelir senin ağzını yalar.Gelir senin ağzını yalar. Bakarsın sabahleyin ağzı yamulmuş, gözü yamulmuş. "Neden oldu acaba?" dersin.

Bakarsın sabahleyin ağzı yamulmuş, gözü yamulmuş. "Neden oldu acaba?" dersin.
Doktor der ki senin sinirlerin bozulmuş, sana bir elektrik tedavisi lazım der.Doktor der ki senin sinirlerin bozulmuş, sana bir elektrik tedavisi lazım der. Öteki hocaya gidersin bir okutayım dersin.Öteki hocaya gidersin bir okutayım dersin. Ne yaparsan yap, kabahat senin kendinin.

Ne yaparsan yap, kabahat senin kendinin.
Yatarken ağzını temizlemedin, yıkamadın güzelce.Yatarken ağzını temizlemedin, yıkamadın güzelce. Şeytana el verdin.Şeytana el verdin. Ondan dolayı şimdi sana bu hastalıklar gelirse, "Başkasını suçlama, kendinden bil!" demişler.Ondan dolayı şimdi sana bu hastalıklar gelirse, "Başkasını suçlama, kendinden bil!" demişler. Her ne kadar bu hadise mevzu diyenler olmuşsa da,Her ne kadar bu hadise mevzu diyenler olmuşsa da, bununla tertip bakımından her insanın tertipli olması tavsiye ediliyor.bununla tertip bakımından her insanın tertipli olması tavsiye ediliyor. RE. 216/14 Eş-şeyhu fi ehlihî, ke’n-nebiyyi fî ümmetihî.

RE. 216/14 Eş-şeyhu fi ehlihî, ke’n-nebiyyi fî ümmetihî.
Şeyh denilen yaşlı insanlar...

Şeyh denilen yaşlı insanlar...
Altmışını geçmiş, yetmişini geçmiş, belki seksenlik olan böyle ihtiyar insanlar vardır.Altmışını geçmiş, yetmişini geçmiş, belki seksenlik olan böyle ihtiyar insanlar vardır. Bunlar kavimlerinin içerisindeki peygamberler gibidir.Bunlar kavimlerinin içerisindeki peygamberler gibidir. Çünkü tecrübeleri vardır, bilgileri vardır.Çünkü tecrübeleri vardır, bilgileri vardır. Çok yaşamışlardır, daha çok bilirler, görgüleri vardır.Çok yaşamışlardır, daha çok bilirler, görgüleri vardır. Onların görgülerinden, bilgilerinden istifade etmek için onlara saygı ve hürmet gösterin!Onların görgülerinden, bilgilerinden istifade etmek için onlara saygı ve hürmet gösterin! Peygambere hürmet, saygı nasıl gösteriliyorsaPeygambere hürmet, saygı nasıl gösteriliyorsa onlara karşı da öylece hürmet göstermek müslümanın vazifesi diye sayılmış.onlara karşı da öylece hürmet göstermek müslümanın vazifesi diye sayılmış. ...................... SESTEN SİLİNECEK ......................................... SESTEN SİLİNECEK ................... Hükümete itaat, devlet adamlarına, idarecilerine itaat,

Hükümete itaat, devlet adamlarına, idarecilerine itaat,
imama itaat, müezzine itaat, hocasına itaat...imama itaat, müezzine itaat, hocasına itaat... Bunların arasında imam ile müezzini de zikretmiş.Bunların arasında imam ile müezzini de zikretmiş. Onlar da hem yaşlı başlı, hem tecrübeli hem de insanları beş vakit Allah'ın ibadetine uyandırmaya çalışan bir insan.Onlar da hem yaşlı başlı, hem tecrübeli hem de insanları beş vakit Allah'ın ibadetine uyandırmaya çalışan bir insan. Beş vakitte seni gafletten uyandırmak için çıkıyor; "Allah-u ekber!"Beş vakitte seni gafletten uyandırmak için çıkıyor; "Allah-u ekber!" "Uyan!" diyor. Büyük Allah var, işini ona göre tanzim et, diyor."Uyan!" diyor. Büyük Allah var, işini ona göre tanzim et, diyor. Onun huzuruna gel, sonra git işine yine.Onun huzuruna gel, sonra git işine yine. RE. 216/15 Eş-şeyh fî beytihî meselü'n-nebiyyi fî kavmihî.

RE. 216/15 Eş-şeyh fî beytihî meselü'n-nebiyyi fî kavmihî.
Orada ehline demişti.Orada ehline demişti. Burada da beytinde, evinde yaşlı insanlarBurada da beytinde, evinde yaşlı insanlar Ne kadar korkunç bir söz.Ne kadar korkunç bir söz. Yaşlı insanlar, anneler, annelerin anneleri, daha da büyükler varsaYaşlı insanlar, anneler, annelerin anneleri, daha da büyükler varsa dedeler, neneler; onlar peygamber gibi hürmeye layık insanlardır.dedeler, neneler; onlar peygamber gibi hürmeye layık insanlardır. Bunlara karşı bayağı, insan ağzına yakışmayacakBunlara karşı bayağı, insan ağzına yakışmayacak çirkin sözlerle veyahut onların hatırlarını, gönüllerini kıracak bie şeyler...çirkin sözlerle veyahut onların hatırlarını, gönüllerini kıracak bie şeyler... Ama diyeceksin ki; "akılları ermiyor, bunamış artık bunlar, yaşlanmış,

Ama diyeceksin ki; "akılları ermiyor, bunamış artık bunlar, yaşlanmış,
her şeye karışıyorlar. Ne olursa olsun onları daima güzellikleher şeye karışıyorlar. Ne olursa olsun onları daima güzellikle memnun edecek bir şekilde idare-i kelam ederektenmemnun edecek bir şekilde idare-i kelam ederekten onların gönüllerini kırmamak lazım.onların gönüllerini kırmamak lazım. Bu üç hadise mevzun diyerekten nakletmişler ama,Bu üç hadise mevzun diyerekten nakletmişler ama, hakikatte lazım olan bir şeydir insanlar için.hakikatte lazım olan bir şeydir insanlar için. Bu okuyacağım hadise de çok dikkat etmenizi rica edeceğim.Bu okuyacağım hadise de çok dikkat etmenizi rica edeceğim. RE. 216/16 Eş-şeytànü zi’bü’l-insâni ...

RE. 216/16 Eş-şeytànü zi’bü’l-insâni ...
Yine şeytanı tarif ediyor Cenâb-ı Peygamber bize.Yine şeytanı tarif ediyor Cenâb-ı Peygamber bize. Eş-şeytànü zi’bü’l-insâni ...Eş-şeytànü zi’bü’l-insâni ... İnsanın kurdu; hayvanları, koyunları yiyen kurt nasıl var...İnsanın kurdu; hayvanları, koyunları yiyen kurt nasıl var... O kurtlar nasıl koyunları kapıp da yiyiyorsaO kurtlar nasıl koyunları kapıp da yiyiyorsa insanlardan da kapıp yediği şeyler vardır şeytanların.insanlardan da kapıp yediği şeyler vardır şeytanların. Şeytanlar bu gibi insanları kapar, yerler.Şeytanlar bu gibi insanları kapar, yerler. Ke-zi’bi’l-ğanemi ...Ke-zi’bi’l-ğanemi ... Koyunların kurdu gibi insanların da kurdu vardır.Koyunların kurdu gibi insanların da kurdu vardır. Şeytanlar, insanları yiyici kurtlardır.Şeytanlar, insanları yiyici kurtlardır. Öteki yer; canını, etini, kemiğini yer.Öteki yer; canını, etini, kemiğini yer. Bu da senin dinini yer.Bu da senin dinini yer. O şeytan senin etini istemez, senin etine ihtiyacı yok.O şeytan senin etini istemez, senin etine ihtiyacı yok. Senin dinini yemek içindir o.Senin dinini yemek içindir o. Buradaki yeme tabiri, senin dinini yiyicidir.Buradaki yeme tabiri, senin dinini yiyicidir. Hayat-ı mânevini yani...

Hayat-ı mânevini yani...
Bu dünayda köle olarak kullanır.Bu dünayda köle olarak kullanır. Ahirete eli boş gidersin.Ahirete eli boş gidersin. Nasıl ki; Ye’huzü’ş-şâte’ş-şâzzete ...Nasıl ki; Ye’huzü’ş-şâte’ş-şâzzete ... Kurt, en çok kenarda olan, tek kalmış koyunu çalması kolaydır.Kurt, en çok kenarda olan, tek kalmış koyunu çalması kolaydır. Hemen onu yakaladı mı ölüme kadar götürür, hesabını görür.Hemen onu yakaladı mı ölüme kadar götürür, hesabını görür. Ve’l- kàsıyete ... Sürüden uzakta, ot bulmuş biraz orada.

Ve’l- kàsıyete ... Sürüden uzakta, ot bulmuş biraz orada.
Onlar otlayalım diyor ama sürü de gitmiş.Onlar otlayalım diyor ama sürü de gitmiş. Kurdun onu kapması kurt için çok kolay.Kurdun onu kapması kurt için çok kolay. ... Ve’n-nâhiyete ... Kezâ, bu da böyle bir kıyıda olan hayvanları kurt çabuk kapar.... Ve’n-nâhiyete ... Kezâ, bu da böyle bir kıyıda olan hayvanları kurt çabuk kapar. Kolaylıkla kapar.Kolaylıkla kapar. Köpek de parçalanır, koyunları gözetleyen köpek vardır ama,Köpek de parçalanır, koyunları gözetleyen köpek vardır ama, o köpeği de parçalarlar. Aynı, çünkü o türden...o köpeği de parçalarlar. Aynı, çünkü o türden... Ve aleyküm bi’l-cemâati ...

Ve aleyküm bi’l-cemâati ...
Ey ümmet-i Muhammed SAS! Siz sakın ha cemaatten ayrılmayın.Ey ümmet-i Muhammed SAS! Siz sakın ha cemaatten ayrılmayın. Siz sakın topluluktan ayrılmayın.Siz sakın topluluktan ayrılmayın. Sakın ayrı ayrı fırkalara bölünmeyin!Sakın ayrı ayrı fırkalara bölünmeyin! Ayrı ayrı fırkalara bölündüğünüz takdirde, o kurdun koyunları kaptığı gibi,Ayrı ayrı fırkalara bölündüğünüz takdirde, o kurdun koyunları kaptığı gibi, şeytan sizi kapar gider.şeytan sizi kapar gider. Hiç farkına bile varmazsınız.Hiç farkına bile varmazsınız. Allah affetsin kusurlarımızı da bu bölücülük edenleri ne yapacaksa o yapsın.Allah affetsin kusurlarımızı da bu bölücülük edenleri ne yapacaksa o yapsın. Ve’l-ülfeti ... Cemaatele birlikte birbirinizden ülfet ve ünsiyetten ayrılmayın.

Ve’l-ülfeti ... Cemaatele birlikte birbirinizden ülfet ve ünsiyetten ayrılmayın.
Birbirinizin kabahatini, kusurunu,Birbirinizin kabahatini, kusurunu, eksikliğini görüp de bu böyledir, şöyledir demeyin.eksikliğini görüp de bu böyledir, şöyledir demeyin. Senin eksikliğin onunkinden daha çoktur. Sen de kendi eksikliğini gör.Senin eksikliğin onunkinden daha çoktur. Sen de kendi eksikliğini gör. Binaen aleyh, kardeşinin eksikliği ile ondan ayrılma!Binaen aleyh, kardeşinin eksikliği ile ondan ayrılma! Onu hor, hakir sayma!Onu hor, hakir sayma! Ve’l-âmmeti ...

Ve’l-âmmeti ...
Sevâd-ı a’zam diyorlar, âmme...Sevâd-ı a’zam diyorlar, âmme... Topluluk neredeyse sen oraya irtihal et.Topluluk neredeyse sen oraya irtihal et. Topluluktadır bereket…Topluluktadır bereket… Şu dereler akıyor ya. Hangi derenin suyu çoksa, oraya çok enerji toplanmıştır.Şu dereler akıyor ya. Hangi derenin suyu çoksa, oraya çok enerji toplanmıştır. Yağmur taneleri tek tek toplanmış, topluluğu ile koca bir dere olmuş.Yağmur taneleri tek tek toplanmış, topluluğu ile koca bir dere olmuş. Meselâ Nil gibi, bizim Fırat gibi, Dicle gibi, Meriç gibi…Meselâ Nil gibi, bizim Fırat gibi, Dicle gibi, Meriç gibi… Kocaman su. Şimdi onun önüne elektrik (baraj) yapacaklar,Kocaman su. Şimdi onun önüne elektrik (baraj) yapacaklar, dünyayı elektriğe boğacak, arazi sulanacak, şu olacak, bu olacak...dünyayı elektriğe boğacak, arazi sulanacak, şu olacak, bu olacak... Sebebi? O toplanan suların bereketi bu işte.Sebebi? O toplanan suların bereketi bu işte. Toplanırsanız, birleşirseniz, birbirinizle ülfet ederseniz, kaynaşırsanızToplanırsanız, birleşirseniz, birbirinizle ülfet ederseniz, kaynaşırsanız siz de böyle umumî menfaatleri temin edersiniz.siz de böyle umumî menfaatleri temin edersiniz. Dünyanızı da ahiretinizi de (kurtarırsınız).Dünyanızı da ahiretinizi de (kurtarırsınız). Ve'l-mesâcid.

Ve'l-mesâcid.
Sakın ha mescidlerinizden ayrılmayın!Sakın ha mescidlerinizden ayrılmayın! Koyun ağıla girer. Etrafı duvarla çevrilidir.Koyun ağıla girer. Etrafı duvarla çevrilidir. Köpek de etrafını dolaşır, kurdu sokmaz içeriye…Köpek de etrafını dolaşır, kurdu sokmaz içeriye… Sen camiye girersen, camide seni kurt kapamaz.Sen camiye girersen, camide seni kurt kapamaz. Camiye beş defa gireceksin.Camiye beş defa gireceksin. Beş defa camiden aldığın kuvvetin ve himayenin sayesinde,Beş defa camiden aldığın kuvvetin ve himayenin sayesinde, kurt senin yanına yanaşamaz,kurt senin yanına yanaşamaz, şeytan da senin yanına yaklaşamaz.şeytan da senin yanına yaklaşamaz. Ve iyyâküm ... Sakının, sakının! "Ve’ş-şiàbe"

Ve iyyâküm ... Sakının, sakının! "Ve’ş-şiàbe"
Dağılmaktan, ayrılmaktan, parçalanmaktan sakının!Dağılmaktan, ayrılmaktan, parçalanmaktan sakının! Bu tebligat-ı Rasûlüllah'ı Allah kulaklarınıza işletin, içinize işletin!Bu tebligat-ı Rasûlüllah'ı Allah kulaklarınıza işletin, içinize işletin! Birbirinizi sevmenin ne demek olduğunu bilen kullarından eylesin.Birbirinizi sevmenin ne demek olduğunu bilen kullarından eylesin. Aziz kardeş, bâhusus gençler hakkında.Aziz kardeş, bâhusus gençler hakkında. Geçen gün derste geçmişti fark etmedim ben onu.Geçen gün derste geçmişti fark etmedim ben onu. RE. 215/13 Eş-şebâbü şu’betün mine’l-cünûni ...

RE. 215/13 Eş-şebâbü şu’betün mine’l-cünûni ...
“Gençlik, delikanlılık; delilikten bir şubedir."

“Gençlik, delikanlılık; delilikten bir şubedir."
Deliye hatasını gösterebilir misin?Deliye hatasını gösterebilir misin? Deliyi yola getirebilir misin?Deliyi yola getirebilir misin? Onun aklı nefsine mağlub, nefis galiptir o arada.Onun aklı nefsine mağlub, nefis galiptir o arada. O nefsine mağlub olduğu bir sırada, onu akıllılıkla töhmetlendirmek,O nefsine mağlub olduğu bir sırada, onu akıllılıkla töhmetlendirmek, ‘Niçin bu işi yaptın?’ demek adeta deliye söz söylemeye benzer.‘Niçin bu işi yaptın?’ demek adeta deliye söz söylemeye benzer. Onu; kusurlarını, görmemekle, onu affetmekle idare ediniz.

Onu; kusurlarını, görmemekle, onu affetmekle idare ediniz.
Onun o devri geçici bir zamandır, geçecek.Onun o devri geçici bir zamandır, geçecek. Onu sen himaye et, gözet, daha büyük felâketlerin içine sürüklenmesin.Onu sen himaye et, gözet, daha büyük felâketlerin içine sürüklenmesin. Onun için gerek gençlerin, gerek başkalarının kat’iyyen kusuruyla alâkadar olma!

Onun için gerek gençlerin, gerek başkalarının kat’iyyen kusuruyla alâkadar olma!
Kusurlar Allah’a aittir!Kusurlar Allah’a aittir! “Estağfiru’llah tübtü ve raca’tü ila’llah” dedikçe hepsi gider.“Estağfiru’llah tübtü ve raca’tü ila’llah” dedikçe hepsi gider. Sen halâ, ‘Sen bunu yapmadın mıydı?’ dersin.Sen halâ, ‘Sen bunu yapmadın mıydı?’ dersin. Yâhu yapmış ama bugün pişman olmuş. Artık onun üstünde ne duruyorsun ya?Yâhu yapmış ama bugün pişman olmuş. Artık onun üstünde ne duruyorsun ya? Ama biz öyle değiliz ki, onu pişirir pişirir tekrar önüne koyarız.Ama biz öyle değiliz ki, onu pişirir pişirir tekrar önüne koyarız. Bu böyledir diyerekten. Allah affetsin.Bu böyledir diyerekten. Allah affetsin. Onun için hep birbirimize kardeş gibi, öz kardeşten de fazla bir muhabbetle tanışmak,

Onun için hep birbirimize kardeş gibi, öz kardeşten de fazla bir muhabbetle tanışmak,
sevişmek, muhabbet etmek, kusurlarını affetmek,sevişmek, muhabbet etmek, kusurlarını affetmek, görmemek, ikaz etmek, elinden ne kadar geliyorsa yapabildiği kadar yapar.görmemek, ikaz etmek, elinden ne kadar geliyorsa yapabildiği kadar yapar. Alt tarafını Allah’a bırakır. Bütün mahluklar Allah’ın kuludur.Alt tarafını Allah’a bırakır. Bütün mahluklar Allah’ın kuludur. Tasarrufları da Allah’ın elindedir.Tasarrufları da Allah’ın elindedir. Seninle benim elimde değildir ha!Seninle benim elimde değildir ha! Kulların tasarrufu Allah-u Celle ve Alâ’nın yed-i kudretindedir.Kulların tasarrufu Allah-u Celle ve Alâ’nın yed-i kudretindedir. İstediği zamanda bir anda böyle çevirir; istediği anda bir anda böyle çevirir.İstediği zamanda bir anda böyle çevirir; istediği anda bir anda böyle çevirir. .....................SİLİNECEK......................................SİLİNECEK................. Allah-u Teàlâ’nın himayesi üzerimizde olduğu müddetçeAllah-u Teàlâ’nın himayesi üzerimizde olduğu müddetçe bir an gelecek ki dünya gene melek gibi olacak.bir an gelecek ki dünya gene melek gibi olacak. O arada geçen fırtınalara kulak asma.O arada geçen fırtınalara kulak asma. Gelecek dersimizde gene şeytanın insan üzerine nasıl musallat olduğunu gösterilmektedir ki,Gelecek dersimizde gene şeytanın insan üzerine nasıl musallat olduğunu gösterilmektedir ki, RE. 217/1 Eş-şeytanü mültakıme kalbi’bni âdeme ...

RE. 217/1 Eş-şeytanü mültakıme kalbi’bni âdeme ...
O insanoğlunun ağzına burnuna değil; gönlüne musallat, kalbine musallat şeytan.O insanoğlunun ağzına burnuna değil; gönlüne musallat, kalbine musallat şeytan. Onun kalbini kendi hortumunun içine alır.Onun kalbini kendi hortumunun içine alır. Manevi bir hortum.Manevi bir hortum. Fe-izâ zekera’llàhe ... Kul, Allah-u Teâlâ'nın zikrini zikrini yaptığı vakitte dayanamaz buna.

Fe-izâ zekera’llàhe ... Kul, Allah-u Teâlâ'nın zikrini zikrini yaptığı vakitte dayanamaz buna.
Çeker oradan hortumunu…Çeker oradan hortumunu… Sokulamaz onun yanına.Sokulamaz onun yanına. O Allah-u Teàlâ’nın zikri onu yakıyor.O Allah-u Teàlâ’nın zikri onu yakıyor. O yakışından dolayı senin kalbine yaklaşamaz.O yakışından dolayı senin kalbine yaklaşamaz. Fakat ne zaman ki kalbini Allah’tan hali bırakıyorsun,

Fakat ne zaman ki kalbini Allah’tan hali bırakıyorsun,
o zaman o oraya tasallut ediyor.o zaman o oraya tasallut ediyor. Kalp kararması dedikleri onun arkasından geliyor.Kalp kararması dedikleri onun arkasından geliyor. Onun içindir ki, ezan-ı Muhammedî büyük nimettir.Onun içindir ki, ezan-ı Muhammedî büyük nimettir. Fakat ezan-ı Muhammedînin muhakkak minarelerin üstünde okunması şarttır.Fakat ezan-ı Muhammedînin muhakkak minarelerin üstünde okunması şarttır. Minarelerin altında okunan ezan, ezan sayılmamıştır.Minarelerin altında okunan ezan, ezan sayılmamıştır. Fıkıh kitaplarımızın içerisinde böyle kaydedilmiştir.Fıkıh kitaplarımızın içerisinde böyle kaydedilmiştir. Şimdi bugün o aletler icat edildi diyerekten aşağıdan,

Şimdi bugün o aletler icat edildi diyerekten aşağıdan,
bazen odasından okuyup da minareden sesi gidiyor ya, olmaz bu!bazen odasından okuyup da minareden sesi gidiyor ya, olmaz bu! Bu ezan sayılmaz.Bu ezan sayılmaz. Muhakkak yukarıya çıkılacak, oradan okunacaktır.Muhakkak yukarıya çıkılacak, oradan okunacaktır. Bu okunduğu taktirde, ki seslerin makine vasıtasıyla değil deBu okunduğu taktirde, ki seslerin makine vasıtasıyla değil de insan ağzından çıkanı makbuldür.insan ağzından çıkanı makbuldür. O oraya makine vasıtasıyla gitmiş, elektrik vasıtasıyla.O oraya makine vasıtasıyla gitmiş, elektrik vasıtasıyla. O zaman radyonun başına bir tane hafız koyarlar.O zaman radyonun başına bir tane hafız koyarlar. Bir tanesi okur, dünyanın her tarafından dinlerler, olur biter iş. Öyle değil.Bir tanesi okur, dünyanın her tarafından dinlerler, olur biter iş. Öyle değil. Onun için o seviyeye çıkılacak. Sebebi?

Onun için o seviyeye çıkılacak. Sebebi?
O ezan-ı Muhammedî, insan ağzından, muvahhidin ağzından çıkan ezan-ı MuhammedîO ezan-ı Muhammedî, insan ağzından, muvahhidin ağzından çıkan ezan-ı Muhammedî şeytan-ı aleyhilla’ne onun ateşine yanıyorşeytan-ı aleyhilla’ne onun ateşine yanıyor ve o diyarı bırakıp kaçıyor oradan.ve o diyarı bırakıp kaçıyor oradan. Ezan-ı Muhammedî okunan yerde şeytan duramıyor.Ezan-ı Muhammedî okunan yerde şeytan duramıyor. Öyle bir kaçışı var ki yani ayağını yetiştiremiyor.Öyle bir kaçışı var ki yani ayağını yetiştiremiyor. O kadar süratli kaçıyor. Neden?O kadar süratli kaçıyor. Neden? Ezanda nur var!

Ezanda nur var!
Onun mânevî kudretine, ateşindeki hararete dayanamıyor.Onun mânevî kudretine, ateşindeki hararete dayanamıyor. Onun için Allah’ı zikredenlerin… O zikrullahta bir nur vardır.Onun için Allah’ı zikredenlerin… O zikrullahta bir nur vardır. O zikrullahta bir kuvvet vardır.O zikrullahta bir kuvvet vardır. Kalbin içerisindeki bütün pislikleri yıkar.Kalbin içerisindeki bütün pislikleri yıkar. Şeytan kaçtığı gibi o kalbin içerisinde pislik de dayanamaz.Şeytan kaçtığı gibi o kalbin içerisinde pislik de dayanamaz. O “Allah… Allah…” diye zikreden kulun kalbi nur ile dolar.O “Allah… Allah…” diye zikreden kulun kalbi nur ile dolar. Nurun dolduğu yerde zulmet olmaz.Nurun dolduğu yerde zulmet olmaz. Zulmetin olmadığı yerde kötülük olmaz.Zulmetin olmadığı yerde kötülük olmaz. Bütün kötülükler zulmetten ileri geliyor.

Bütün kötülükler zulmetten ileri geliyor.
Karanlık... Sen beni görmüyorsun, ben seni görmüyorum.Karanlık... Sen beni görmüyorsun, ben seni görmüyorum. Herkes kendi kendiyle meşgul. Niçin?Herkes kendi kendiyle meşgul. Niçin? Zulmet olduğu için.Zulmet olduğu için. Bizim de birbirimizin kabahatini görmemiz, zulmetten ileri geriyor.Bizim de birbirimizin kabahatini görmemiz, zulmetten ileri geriyor. Göremiyoruz, kendimizi göremiyoruz.Göremiyoruz, kendimizi göremiyoruz. Aydınlık olsa, herkes kendisini görecek pekâlâ...Aydınlık olsa, herkes kendisini görecek pekâlâ... Onun için zikrullahtan elinden gelirse bir an fâriğ olma!

Onun için zikrullahtan elinden gelirse bir an fâriğ olma!
Onun sana vereceği nur, Kur’an okumak, namaz kılmak,Onun sana vereceği nur, Kur’an okumak, namaz kılmak, diğer hayrat, hepsi makbul ise dediğer hayrat, hepsi makbul ise de zikrullahın verdiği fadàil başkalarından üstündür.zikrullahın verdiği fadàil başkalarından üstündür. Kur’an okumak, alimlere göredir.Kur’an okumak, alimlere göredir. Alim okuduğu vakitte onun manalarının içerisine dalar.

Alim okuduğu vakitte onun manalarının içerisine dalar.
O dalgınlık içerisinde nurlara gark olur gider.O dalgınlık içerisinde nurlara gark olur gider. Fakat bizim gibi mânâsından haberi olmayan zavallılaraFakat bizim gibi mânâsından haberi olmayan zavallılara “Allah… Allah… Allah…” demek hepsinden evladır.“Allah… Allah… Allah…” demek hepsinden evladır. Çünkü Allah dediği vakitte ne dediğini herkes bilir.Çünkü Allah dediği vakitte ne dediğini herkes bilir. Onun nuruyla kalbini doldurdu muydu,Onun nuruyla kalbini doldurdu muydu, o nur ile bakarsın dünyada da mes’ud, ahirette de mes’ud olur.o nur ile bakarsın dünyada da mes’ud, ahirette de mes’ud olur. Dünyanın hiçbir şeyine kıymet vermez.Dünyanın hiçbir şeyine kıymet vermez. Allah kusurlarımızı affetsin. Size bugün dünyayı okuyacaktım ama vakit kalmadı.

Allah kusurlarımızı affetsin. Size bugün dünyayı okuyacaktım ama vakit kalmadı.
Artık gelecek dersimizde…Artık gelecek dersimizde… Bu dünyayı da gerek başka şeylerde bilmek, okuyoruz. Hep kitaplar yazıyor.

Bu dünyayı da gerek başka şeylerde bilmek, okuyoruz. Hep kitaplar yazıyor.
Bu kitaplardan ne öğrenebiliyoruz?Bu kitaplardan ne öğrenebiliyoruz? Allah-u Teàlâ ne zaman ki bizim gönlümüze nur verir;Allah-u Teàlâ ne zaman ki bizim gönlümüze nur verir; o zaman dünyayı da anlarız, ahireti de anlarız.o zaman dünyayı da anlarız, ahireti de anlarız. O nuru Allah verecektir.O nuru Allah verecektir. Onun için Allah’la meşgul olursan, Allah o nuru sana verir.Onun için Allah’la meşgul olursan, Allah o nuru sana verir. Sen de Allah’tan ayrılmazsın o zaman.Sen de Allah’tan ayrılmazsın o zaman. Dünyayı da bilirsin, ahireti de…Dünyayı da bilirsin, ahireti de… Ha şimdi bir ricam var sizden. Belki bir kısmınız şimdi Kur’an okumada…

Ha şimdi bir ricam var sizden. Belki bir kısmınız şimdi Kur’an okumada…
Bizim bazı muhtaç kimselerimiz var.Bizim bazı muhtaç kimselerimiz var. O kimselerimiz imam hatipe yazılmak için orada bir para istiyorlar.O kimselerimiz imam hatipe yazılmak için orada bir para istiyorlar. Biliyorsunuz bunların çoğu da hep fakir kimselerdir.Biliyorsunuz bunların çoğu da hep fakir kimselerdir. Bu fakirlikleriyle yine okumak aşkları var.Bu fakirlikleriyle yine okumak aşkları var. Zenginler nedense bunlara iltifat etmiyorlar.Zenginler nedense bunlara iltifat etmiyorlar. Allah bizi bunlardan eksik etmesin…Allah bizi bunlardan eksik etmesin… Bu fakir çocuklara yardımlarınızı sizden rica edeceğim

Bu fakir çocuklara yardımlarınızı sizden rica edeceğim
ki biz bunları deruhte ettik.ki biz bunları deruhte ettik. Onların namına mektebe yatırmak mecburiyetindeyiz.Onların namına mektebe yatırmak mecburiyetindeyiz. Onun için gücünüz yettiği kadar buna iştirak ederseniz,Onun için gücünüz yettiği kadar buna iştirak ederseniz, Allah da size bol bol mükâfatlarını ihsan eder.Allah da size bol bol mükâfatlarını ihsan eder. Şunu da anlatayım, geçen bir arkadaş geldi.

Şunu da anlatayım, geçen bir arkadaş geldi.
Burada komşu imiş. Kendisi muhasebecidir. Şöyle söze başladı:Burada komşu imiş. Kendisi muhasebecidir. Şöyle söze başladı: “—Hocaefendi benim param yok!

“—Hocaefendi benim param yok!
Evim kira, dükkanım da kiradır.Evim kira, dükkanım da kiradır. İşte elimin emeğiyle şunun bunun hesabını tutaraktanİşte elimin emeğiyle şunun bunun hesabını tutaraktan beş on kuruş kazanırım ve bu kazancımla dabeş on kuruş kazanırım ve bu kazancımla da beş tane üniversite talebesini okutmaktayım, dedi.beş tane üniversite talebesini okutmaktayım, dedi. Şu ufacık bir kazancımla... Evim yok, bir şeyim yok.Şu ufacık bir kazancımla... Evim yok, bir şeyim yok. Fakat beş tane üniversite talebesini himayemin altına almışımdır.Fakat beş tane üniversite talebesini himayemin altına almışımdır. Onların yemeklerini, içmeklerini, maişetlerini (temin ederim) ve terbiyelerine de dikkat ederim.”Onların yemeklerini, içmeklerini, maişetlerini (temin ederim) ve terbiyelerine de dikkat ederim.” Kendisini de şöyle takdim etti:

Kendisini de şöyle takdim etti:
“—Ben aynı zamanda sporcuyum." dedi.

“—Ben aynı zamanda sporcuyum." dedi.
Kuvvetim yerindedir.Kuvvetim yerindedir. Dükkânımın kapısının açılması için birisini memur ettim.Dükkânımın kapısının açılması için birisini memur ettim. ‘Sen aç burasını!’ dedim.‘Sen aç burasını!’ dedim. Niçin? Ona bedavadan, ‘Sen şu parayı al!’ desem, almıyor o parayı.

Niçin? Ona bedavadan, ‘Sen şu parayı al!’ desem, almıyor o parayı.
‘Ama sen benim şu dükkânı açarsan, içeriyi siler süpürürsen‘Ama sen benim şu dükkânı açarsan, içeriyi siler süpürürsen sana şu bahşişi ben hediye ediyorum!’ derim.sana şu bahşişi ben hediye ediyorum!’ derim. ‘Sen de o zaman parayı alırsın hizmetine mukabil.‘Sen de o zaman parayı alırsın hizmetine mukabil. Bedavadan değil, diyerekten.Bedavadan değil, diyerekten. Böyle beş tane arkadaşa bakıyorum ben şu halimle!” dedi.Böyle beş tane arkadaşa bakıyorum ben şu halimle!” dedi. Binâen aleyh her müslüman kardeşimin de bu kardeşim gibi böyle iyi düşünceyle

Binâen aleyh her müslüman kardeşimin de bu kardeşim gibi böyle iyi düşünceyle
hiç olmazsa bir kardeşe yardımcı olmak, elinizden gelmez mi dersin.hiç olmazsa bir kardeşe yardımcı olmak, elinizden gelmez mi dersin. Şimdi çocuklarımız… Birisi demiş ki:Şimdi çocuklarımız… Birisi demiş ki: “—Üniversite çocuklarını ben ne yapayım? Onların hepsi komünist olup gidiyorlar.

“—Üniversite çocuklarını ben ne yapayım? Onların hepsi komünist olup gidiyorlar.
Onlara ne yardım edeceğim?” demiş.Onlara ne yardım edeceğim?” demiş. İyi ya onlara o emeldeki insanlar yardım ederse,

İyi ya onlara o emeldeki insanlar yardım ederse,
elbette çocuklar da onların emellerine hizmet ederler.elbette çocuklar da onların emellerine hizmet ederler. Müslümanlar yardım ederse, elbette müslümanların yardımcısı olurlar.Müslümanlar yardım ederse, elbette müslümanların yardımcısı olurlar. Onun için müslüman kardeşlerim çok uyanık olması lazım.

Onun için müslüman kardeşlerim çok uyanık olması lazım.
Bu paralarda ahiret alınır, dünya da alınır.Bu paralarda ahiret alınır, dünya da alınır. Paralar hem dünyayı aldırır, hem ahireti aldırır.Paralar hem dünyayı aldırır, hem ahireti aldırır. Bunları Allah yolunda harcamaktan kaçınırsak,Bunları Allah yolunda harcamaktan kaçınırsak, dünya da elimizden gider, ahiret de elimizden gider.dünya da elimizden gider, ahiret de elimizden gider. Numuneleri pek çok. İşte Suriye’de olsun, Rusya’nın içerisinde olsun.Numuneleri pek çok. İşte Suriye’de olsun, Rusya’nın içerisinde olsun. Bütün müslümanların gafletinin neticesinde bugün komünistler hakim. Onların halini bir sorabilsek…Bütün müslümanların gafletinin neticesinde bugün komünistler hakim. Onların halini bir sorabilsek… O hale düşmemek için, müslümanların da müslüman yavruları destekleyip

O hale düşmemek için, müslümanların da müslüman yavruları destekleyip
onları himayeleri altına almak birinci vazifeleridir.onları himayeleri altına almak birinci vazifeleridir. Kur’an kursları bize lazım, çok lazım.Kur’an kursları bize lazım, çok lazım. Fakat Kur’an kurslarının çocukları bugün devlet idareciliği yapamaz.Fakat Kur’an kurslarının çocukları bugün devlet idareciliği yapamaz. Onlar alt tabakanın insanlarıdır. Onları himaye ederiz başka…Onlar alt tabakanın insanlarıdır. Onları himaye ederiz başka… Fakat asıl himayeye muhtaç,

Fakat asıl himayeye muhtaç,
memleketin makinetisini (idaresini) yarın eline geçirebilecekmemleketin makinetisini (idaresini) yarın eline geçirebilecek münevverlerin destekçisi olanlar bahtiyarlardır.münevverlerin destekçisi olanlar bahtiyarlardır. Onun için bu yardıma sizin de iştirak etmenizi rica edeceğim.Onun için bu yardıma sizin de iştirak etmenizi rica edeceğim. Herkes tabii vüs’ati nisbetinde…

Herkes tabii vüs’ati nisbetinde…
Allah hepinizden razı olsun…Allah hepinizden razı olsun… el-fâtiha!

el-fâtiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2