Namaz Vakitleri

29 Şevvâl 1446
27 April 2025
İmsak
04:26
Güneş
06:02
Öğle
13:07
İkindi
16:55
Akşam
20:02
Yatsı
21:32
Detaylı Arama

Kur’ân’ın Zirvesi

Mehmed Zahid KOTKU

17 Muharrem 1391 / 14.03.1971
İskenderpaşa Camii

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Kur’ân’ın Zirvesi

Mehmed Zahid KOTKU

17 Muharrem 1391 / 14.03.1971
İskenderpaşa Camii

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn. Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn.

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn. Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn.
Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn... İ’lemû eyyühe’l-ihvân...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân...
İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh...İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem.Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem. Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid’ah.Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesin bid’ah. Ve külle bid’atin dalâleh. Ve külle dalâletin fi’n-nâr.Ve külle bid’atin dalâleh. Ve külle dalâletin fi’n-nâr. Ve bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyiVe bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl: El-bereketü mea ekâbiriküm.

El-bereketü mea ekâbiriküm.
İbn-i Hibbân, Taberânî, Hàkim, Ebû Nuaym, Beyhakî, Hatîb-i Bağdâdî, Kudàî ve Harâitî, Abdullah ibn-i Abbas RA’dan rivayet etmişler.

İbn-i Hibbân, Taberânî, Hàkim, Ebû Nuaym, Beyhakî, Hatîb-i Bağdâdî, Kudàî ve Harâitî, Abdullah ibn-i Abbas RA’dan rivayet etmişler.
Yine Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki:

Yine Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki:
Bereket, şu hepimizin ismini duyup da kendini bilemediğimiz

Bereket, şu hepimizin ismini duyup da kendini bilemediğimiz
bereket, sizin büyüklerinizle birliktedir.bereket, sizin büyüklerinizle birliktedir. Yani bereketi büyüklerinizden alınız.

Yani bereketi büyüklerinizden alınız.
Büyüklerinize yapacağınız hürmet, ta’zim, saygı, birlikBüyüklerinize yapacağınız hürmet, ta’zim, saygı, birlik ne ise bereketi onlardan öğütleniniz.ne ise bereketi onlardan öğütleniniz. Ve onlara yapacağınız hürmetin neticesindeVe onlara yapacağınız hürmetin neticesinde bu berekete siz de nâil olursunuz.bu berekete siz de nâil olursunuz. hibbun bi hürmeti mamenehimullahhibbun bi hürmeti mamenehimullah Niçin? Allah-u Teàlâ’nın ona verdiği ilme hürmeten,Niçin? Allah-u Teàlâ’nın ona verdiği ilme hürmeten, ona ta’zim vacib olur.ona ta’zim vacib olur. Bunun için bereketi ele geçirmek için,Bunun için bereketi ele geçirmek için, bunlara bu ekâbire müracaat lâzım demişler bütün umurlarında.bunlara bu ekâbire müracaat lâzım demişler bütün umurlarında. Yine bir yerde görmüştüm:

Yine bir yerde görmüştüm:
Men tekaddeme ale'l-'ulemâi.

Men tekaddeme ale'l-'ulemâi.
Ulemayı iclâl denince, ulemanın kıymetini büyüklerimiz

Ulemayı iclâl denince, ulemanın kıymetini büyüklerimiz
bize anlatmak için demişler ki:bize anlatmak için demişler ki: Men tekaddeme ale'l-'ulemâi.
Men tekaddeme ale'l-'ulemâi.
“—Herhangi bir hususta ulemanın önüne geçmek,

“—Herhangi bir hususta ulemanın önüne geçmek,
ilim sahibinin önüne geçmek,ilim sahibinin önüne geçmek, sözünü kesmek, onun şanına şerefine layık olmayacaksözünü kesmek, onun şanına şerefine layık olmayacak hususlara dikkat etmek, ne gibi olursa, onlara riayet etmezler.hususlara dikkat etmek, ne gibi olursa, onlara riayet etmezler. Ona tekaddüm ederseOna tekaddüm ederse Fe-kad ale'l-vukûf.

Fe-kad ale'l-vukûf.
Kur’an-ı Azîmü’ş-şan’a saygısızlık gösteren adamın hali ne ise,Kur’an-ı Azîmü’ş-şan’a saygısızlık gösteren adamın hali ne ise, onun da hali o olur demiş.”onun da hali o olur demiş.” Yine bunun altındaki Hadis-i Şerif'te:

Yine bunun altındaki Hadis-i Şerif'te:
El-bereketü mea ekâbiriküm ehli’l-ilmi.

El-bereketü mea ekâbiriküm ehli’l-ilmi.
Orada ekâbiri izah ile,Orada ekâbiri izah ile, ehli’l-ilmi demiş.ehli’l-ilmi demiş. Ravau'r-ravi an İbn Abbas hazretlerinden.Ravau'r-ravi an İbn Abbas hazretlerinden. Râfiî'nin metnine göre...

Râfiî'nin metnine göre...
O bereket ekâbiri'niz olan kimseler.

O bereket ekâbiri'niz olan kimseler.
Ehli’l-ilim'dir demiş.Ehli’l-ilim'dir demiş. Burada açıklamış.

Burada açıklamış.
Ve mine't-takva.

Ve mine't-takva.
Dinde takvâ, Cenâb-ı Allah’ın bütün insanlara vasiyetidir.

Dinde takvâ, Cenâb-ı Allah’ın bütün insanlara vasiyetidir.
Bütün insanlara takvâyı Cenâb-ı Hakk tavsiye buyurmuştur, tavsiye buyurmuştur.Bütün insanlara takvâyı Cenâb-ı Hakk tavsiye buyurmuştur, tavsiye buyurmuştur. Tutulması lazım.Tutulması lazım. Takvâyı ele geçirmek için lâzım olan hizmetlerden birisi deTakvâyı ele geçirmek için lâzım olan hizmetlerden birisi de ta’zimü’l-ulemâ ve hameletü’l-Kur’ân’dır.ta’zimü’l-ulemâ ve hameletü’l-Kur’ân’dır. Hamele-i Kur’ân olan kimselere ve ilmi hàmil olan kimselere ta’zim, Hamele-i Kur’ân olan kimselere ve ilmi hàmil olan kimselere ta’zim, takvâyı celbetmeye vesiledir.takvâyı celbetmeye vesiledir. Nasıl mıknatıs demirleri tutuyorsa,Nasıl mıknatıs demirleri tutuyorsa, bunlar da mıknatıs gibi takvâyı çeker alırlar.bunlar da mıknatıs gibi takvâyı çeker alırlar. Takvânın neticesi olan haşyet ulemaya verilmiş.Takvânın neticesi olan haşyet ulemaya verilmiş. Ulemaya verilince ulemadan geçecektir diğerlerine de.Ulemaya verilince ulemadan geçecektir diğerlerine de. Mıknatıstan diğerlerine geçtiği gibi.Mıknatıstan diğerlerine geçtiği gibi. Ümmet-i Muhammed’e bunları öğretmek için

Ümmet-i Muhammed’e bunları öğretmek için
kendi hizmetini onlara hasreden insanlar vardır.kendi hizmetini onlara hasreden insanlar vardır. Başka işlerle meşgul olmuyor, gelen tâliplerine bunu öğretmeğe çalışıyor.Başka işlerle meşgul olmuyor, gelen tâliplerine bunu öğretmeğe çalışıyor. Bilâl-i Habeşî’nin anma törenin sesini almışlar teybe, bana da dinlettiler

Bilâl-i Habeşî’nin anma törenin sesini almışlar teybe, bana da dinlettiler
geçen hafta mı ne olmuş .geçen hafta mı ne olmuş . Bir hatip konuşuyor orada, Hz. Bilâl’i öğüyor.Bir hatip konuşuyor orada, Hz. Bilâl’i öğüyor. Bilâl’in hâlini anlattı.

Bilâl’in hâlini anlattı.
Tabii, bir hristiyan da esirdi.Tabii, bir hristiyan da esirdi. Onu esirlikten Ebû Bekr-i Sıddîk Hazretleri kurtardı. Parasını verdi.Onu esirlikten Ebû Bekr-i Sıddîk Hazretleri kurtardı. Parasını verdi. Peygamber SAS Efendimizin Medine-i Münevvere'dePeygamber SAS Efendimizin Medine-i Münevvere'de uzun yıllar müezzinlik yaptı.uzun yıllar müezzinlik yaptı. O ezanın ilk icat günlerinde.O ezanın ilk icat günlerinde. Ashab-ı kiram demişler:

Ashab-ı kiram demişler:
''—Yâ Rasûlallah, biz ezan vakitlerini bilip de camiye gelemiyoruz.

''—Yâ Rasûlallah, biz ezan vakitlerini bilip de camiye gelemiyoruz.
Buna çok üzülüyoruz. Bir alâmet olsa da,Buna çok üzülüyoruz. Bir alâmet olsa da, biz aynı saatte camiye gelsek!''biz aynı saatte camiye gelsek!'' Aralarındaki müşaverede

Aralarındaki müşaverede
kimisi “Ateş yakalım!” demiş,kimisi “Ateş yakalım!” demiş, kimisi “Çan çalalım!” demiş, kimisi “Boru öttürelim!” demiş.kimisi “Çan çalalım!” demiş, kimisi “Boru öttürelim!” demiş. Herkes bir fikir beyan etmiş.Herkes bir fikir beyan etmiş. İçlerinden birisi o akşam Rüyada

İçlerinden birisi o akşam Rüyada
bir melek kendisine gelmiş,bir melek kendisine gelmiş, elinde bir boru, elinde çan varmış. O zat demiş ki:elinde bir boru, elinde çan varmış. O zat demiş ki: “—Bunu bana satsana? Melek sormuş:
“—Bunu bana satsana? Melek sormuş:
“—Ne yapacaksın?” demiş.
“—Ne yapacaksın?” demiş.
“—Bizim ezan vakitlerini duyurmak için bir vasıtamız yok,
“—Bizim ezan vakitlerini duyurmak için bir vasıtamız yok,
bunu bir vasıta yaparız.”bunu bir vasıta yaparız.” Melek demiş ki:

Melek demiş ki:
“—Ben sana daha iyisini öğretsem olmaz mı?”

“—Ben sana daha iyisini öğretsem olmaz mı?”
“—Hay hay, olur.” demiş.

“—Hay hay, olur.” demiş.
Ezan-ı Muhammedî’yi öğretmiş o adama…

Ezan-ı Muhammedî’yi öğretmiş o adama…
Adam sabahleyin koşa koşa Rasûlüllah SAS’e gelmiş:Adam sabahleyin koşa koşa Rasûlüllah SAS’e gelmiş: “—Yâ Rasûlallah, bana bu akşam bu buyruldu.

“—Yâ Rasûlallah, bana bu akşam bu buyruldu.
Halbuki bu Cebrail aleyhisselam,Halbuki bu Cebrail aleyhisselam, ta Mirac'tayken Rasûlallah bunu biliyor amata Mirac'tayken Rasûlallah bunu biliyor ama ifşa etmedi.ifşa etmedi. Cebrail aleyhisselam daha Miraç'tayken Rasûlallah'a Ezan okundu gökte.Cebrail aleyhisselam daha Miraç'tayken Rasûlallah'a Ezan okundu gökte. Bunu biliyor RasûlallahBunu biliyor Rasûlallah Fakat bunu okuyun diye ashaba söylemedi, bu içerden gelsin diye.Fakat bunu okuyun diye ashaba söylemedi, bu içerden gelsin diye. Dedi:Dedi: ”—Ben bu akşam böyle bir rüya gördüm ne buyurursunuz?“

”—Ben bu akşam böyle bir rüya gördüm ne buyurursunuz?“
“—Bu haktır!” dedi. “Bilâl’in sesi çok hazîn, Bilâl’e öğret, okusun Bilâl!” dedi.
“—Bu haktır!” dedi. “Bilâl’in sesi çok hazîn, Bilâl’e öğret, okusun Bilâl!” dedi.
Hz. Bilâl onu okudu, onun nakli ile Medine halkı müstağni bir hâlde.

Hz. Bilâl onu okudu, onun nakli ile Medine halkı müstağni bir hâlde.
Nihayet Peygamber SAS dünyadan ahirete intikal etti.Nihayet Peygamber SAS dünyadan ahirete intikal etti. Hz. Bilâl dedi:

Hz. Bilâl dedi:
“—Ben durmam burada!”
“—Ben durmam burada!”
“—Yapma, etme Bilâl!” dediler.
“—Yapma, etme Bilâl!” dediler.
Yok dedi. “—Rasûlüllah buradan ayrıldıktan sonra ben burada oturmam!” dedi.

Yok dedi. “—Rasûlüllah buradan ayrıldıktan sonra ben burada oturmam!” dedi.
“—Onun ayrılığı benim içimi yakmakta,
“—Onun ayrılığı benim içimi yakmakta,
ben burada onu göre göre duramam!” dedi, Şam’a gitti.ben burada onu göre göre duramam!” dedi, Şam’a gitti. Şam’da ne işle meşgul oluyorsa, biraz kazanç elde ediyormuş,

Şam’da ne işle meşgul oluyorsa, biraz kazanç elde ediyormuş,
bu kazancını da ikiye bölüyormuş.bu kazancını da ikiye bölüyormuş. Bir kısmını Medine-i Münevvere’deBir kısmını Medine-i Münevvere’de Rasûlallah SAS bunlar Mekke'den geldikleri vakit bunları kardeş etmiş.Rasûlallah SAS bunlar Mekke'den geldikleri vakit bunları kardeş etmiş. Kardeşine ayırıyormuş yarısınıda.Kardeşine ayırıyormuş yarısınıda. Hz. Ömer demiş:Hz. Ömer demiş: “—Ne yapacaksın, Niye ayırıyorsun?”
“—Ne yapacaksın, Niye ayırıyorsun?”
“—Ya Rasûlüllah Medine-i Münevvere'de Rasûlüllah'ın kardeş ettiği kardeşim varya.” demiş.
“—Ya Rasûlüllah Medine-i Münevvere'de Rasûlüllah'ın kardeş ettiği kardeşim varya.” demiş.
“—Ona ayırıyorum.”demiş.
“—Ona ayırıyorum.”demiş.
Kardeşini unutmuyor.

Kardeşini unutmuyor.
Onunda orda vakti var ama olsun kendi hissesinide ona.Onunda orda vakti var ama olsun kendi hissesinide ona. Birşeyi ayırmaya, kardeşlik becerisini yerine getirmeye çalışıyor.Birşeyi ayırmaya, kardeşlik becerisini yerine getirmeye çalışıyor. Bir akşam Rasûlüllah Efendimiz’i rüyasında görüyor. Rasûlüllah Efendimiz:

Bir akşam Rasûlüllah Efendimiz’i rüyasında görüyor. Rasûlüllah Efendimiz:
“—Daha bizi ne vakte kadar üzeceksin?” gibi bir tabir ile ona söylüyor.
“—Daha bizi ne vakte kadar üzeceksin?” gibi bir tabir ile ona söylüyor.
Onun çağrısına dayanamayaraktan o çölü yayan yapıldakOnun çağrısına dayanamayaraktan o çölü yayan yapıldak Medine-i Münevvere’ye gidiyor.Medine-i Münevvere’ye gidiyor. Huzur-u Şebeke-i Rasûlüllah’a kendisini atıyor.Huzur-u Şebeke-i Rasûlüllah’a kendisini atıyor. Orada Ashab-ı kiram yalvarıyorlar kendisine:Orada Ashab-ı kiram yalvarıyorlar kendisine: “—Yâ Bilâl, ne olur bir ezan da bize oku!
“—Yâ Bilâl, ne olur bir ezan da bize oku!
Senin o eski hatıralarımızı bir tazeleyelim.” diyorlar.Senin o eski hatıralarımızı bir tazeleyelim.” diyorlar. Eski günlerin hasretiyle bir ezan okuyor, herkesin içerisi parçalanıyor.

Eski günlerin hasretiyle bir ezan okuyor, herkesin içerisi parçalanıyor.
Ezanın sözleri zaten çok mânâlıdır,

Ezanın sözleri zaten çok mânâlıdır,
Allah bu devleti başka hiçbir ümmete vermemiş, Allah bu devleti başka hiçbir ümmete vermemiş, bize vermiştir. Onun kadr-ü kıymetini bilmeyi de nasib etsin cümlemize…bize vermiştir. Onun kadr-ü kıymetini bilmeyi de nasib etsin cümlemize… Bu ezan bir kere lafız itibariyle mânâsına ulaşmanın imkânı yok!

Bu ezan bir kere lafız itibariyle mânâsına ulaşmanın imkânı yok!
O lafzının nuru, şeytan-ı aleyhi’l-la’neyi yakıyor.

O lafzının nuru, şeytan-ı aleyhi’l-la’neyi yakıyor.
Şeytan-ı aleyhi’l-la’neyi yakan ateş, Ezân-ı Muhammedî’dir.Şeytan-ı aleyhi’l-la’neyi yakan ateş, Ezân-ı Muhammedî’dir. Bizim yaktığımız ateşten korkmaz o, zaten hilkati ateştir.Bizim yaktığımız ateşten korkmaz o, zaten hilkati ateştir. Cehennemin ateşinden de korkmaz.Cehennemin ateşinden de korkmaz. Onun korktuğu şey, nûr-u ilâhîdir.Onun korktuğu şey, nûr-u ilâhîdir. O Ezân-ı Muhammedî’nin nuruna O Ezân-ı Muhammedî’nin nuruna dayanamadan, kaçıyor kaçabildiği kadar.dayanamadan, kaçıyor kaçabildiği kadar. Nihayet ayrılıyor Hz. Bilal. Kendisine son demleri geliyor.

Nihayet ayrılıyor Hz. Bilal. Kendisine son demleri geliyor.
Izdırab içerisinde… Hanımı feryad ü figan ediyor:Izdırab içerisinde… Hanımı feryad ü figan ediyor: “—Aaah, ne acı günlerdeyiz.” diyor.
“—Aaah, ne acı günlerdeyiz.” diyor.
Açıyor gözünü:

Açıyor gözünü:
“—Hiç de acı günlerde değiliz. Bugün dosta kavuşma günü,
“—Hiç de acı günlerde değiliz. Bugün dosta kavuşma günü,
en bahtiyar olduğum gündür bugün!” diyor.en bahtiyar olduğum gündür bugün!” diyor. “—Ben dostlarıma ve Rasûl-ü Ekrem’e kavuşuyorum,
“—Ben dostlarıma ve Rasûl-ü Ekrem’e kavuşuyorum,
bundan daha bahtiyar bir gün olur mu insan için? Ne üzülüyorsun?” diyor.bundan daha bahtiyar bir gün olur mu insan için? Ne üzülüyorsun?” diyor. Bir alimi methetmişler:

Bir alimi methetmişler:
“—Çok büyük alimdir, şöyledir, böyledir.” demişler. Sormuşlar:
“—Çok büyük alimdir, şöyledir, böyledir.” demişler. Sormuşlar:
“—Ölümden bahseder mi?”
“—Ölümden bahseder mi?”
“—Hayır, hiç ölümden bahsetmez.” demişler.
“—Hayır, hiç ölümden bahsetmez.” demişler.
“—Öyleyse, onun ilminin hiç kıymeti yoktur.” demişler.
“—Öyleyse, onun ilminin hiç kıymeti yoktur.” demişler.
İlim, bazen insanları dünyaya bağlar.

İlim, bazen insanları dünyaya bağlar.
İlmin çeşitleri çokya. Dünyaya bağlanınca, ahireti unutur insan… İlmin çeşitleri çokya. Dünyaya bağlanınca, ahireti unutur insan… İnsana ahireti hatırlatacak ölümdür.İnsana ahireti hatırlatacak ölümdür. Onun için büyükler demişler ki:

Onun için büyükler demişler ki:
Dört şeyi kat’iyyen gözünüzün önünden ayırmayın:Dört şeyi kat’iyyen gözünüzün önünden ayırmayın: Ne zaman öleceğinizi.

Ne zaman öleceğinizi.
Nerede öleceğinizi.Nerede öleceğinizi. Ne zaman öleceğinizi ve nerede öleceğinizi.Ne zaman öleceğinizi ve nerede öleceğinizi. Ve ne hâl üzerine öleceğinizi.

Ve ne hâl üzerine öleceğinizi.
İmanlı mı yahut imansız mı öleceğinizi daima insan gözünün önünde tutun!

İmanlı mı yahut imansız mı öleceğinizi daima insan gözünün önünde tutun!
Ondan ibret alması onu unutmamasıOndan ibret alması onu unutmaması ve ondan ibret almaya çalışması lazımdır ki,ve ondan ibret almaya çalışması lazımdır ki, ahiret gözünüzün önünden ayrılmasın.ahiret gözünüzün önünden ayrılmasın. Birgün Peygamber SAS Efendimiz ashabıyla otururken ,

Birgün Peygamber SAS Efendimiz ashabıyla otururken ,
onların gözünün önündeonların gözünün önünde şöyle bir murabba dört köşeli bir daire yapmış.şöyle bir murabba dört köşeli bir daire yapmış. Onun ortasından bir daireyi dışarıya çıkartmış, uzatmış. Demiş ki:Onun ortasından bir daireyi dışarıya çıkartmış, uzatmış. Demiş ki: “—Şu dörtgen insanın ecelidir.”
“—Şu dörtgen insanın ecelidir.”
İfade etmiş durumu. Fakat insanın emeli onun dışarısına çok gitmiş, uzamış gitmiş.
İfade etmiş durumu. Fakat insanın emeli onun dışarısına çok gitmiş, uzamış gitmiş.
Şimdi bir adam düşünüyor ki; şu şu işlerim var.Şimdi bir adam düşünüyor ki; şu şu işlerim var. “—Yapacağım işte.” bunların programını çizmiş.
“—Yapacağım işte.” bunların programını çizmiş.
işini ona göre tutmuş gidiyor.işini ona göre tutmuş gidiyor. Fakat eceli onu kesiyor yarı yerde. Ama onun haberi yok!Fakat eceli onu kesiyor yarı yerde. Ama onun haberi yok! Bilmiyor ki ne vakit gelecek ecel?Bilmiyor ki ne vakit gelecek ecel? Ecelin ne zaman geleceğini bilmediği için, insanın tedbirli olması

Ecelin ne zaman geleceğini bilmediği için, insanın tedbirli olması
Ve ona göre hareket etmesi lâzım!Ve ona göre hareket etmesi lâzım! Belki biraz sonra gidecek.Belki biraz sonra gidecek. Senin programın belki yüz senelik…

Senin programın belki yüz senelik…
Ona göre yapmışın ama, eceli o hesabın içine sokmamışın.Ona göre yapmışın ama, eceli o hesabın içine sokmamışın. Onun için Efendimiz ölümü hatırdan çıkarmamayı tavsiye ediyor.

Onun için Efendimiz ölümü hatırdan çıkarmamayı tavsiye ediyor.
İşini ona göre yap ki, Azrâil geldiği vakitte, “Hoş geldin!” diyesin.İşini ona göre yap ki, Azrâil geldiği vakitte, “Hoş geldin!” diyesin. Onun için birçok kimselere Azrâil AS’ın gelişi var…Onun için birçok kimselere Azrâil AS’ın gelişi var… Herif saltanatın içerisine kurulmuş ,Herif saltanatın içerisine kurulmuş , hiçbirşey tanımıyor kendisinden başka .hiçbirşey tanımıyor kendisinden başka . Azrâil AS gelince, şöyle kapısını bir sarsıyor. Hademeleri çıkıyor:Azrâil AS gelince, şöyle kapısını bir sarsıyor. Hademeleri çıkıyor: “—Sen kimsin be? Nasıl bu kapıya böyle asılıyorsun?Ayıp değil mi?”
“—Sen kimsin be? Nasıl bu kapıya böyle asılıyorsun?Ayıp değil mi?”
“—Söyleyin ona: Azrâil geldi!”
“—Söyleyin ona: Azrâil geldi!”
Hepsinin etekleri tutuşuyor.

Hepsinin etekleri tutuşuyor.
“—Ben öyle bir mahlûkum ki, bana kapılar kapanmaz!
“—Ben öyle bir mahlûkum ki, bana kapılar kapanmaz!
Ben nereden olsa içeri girerim. Çocuklar yetim kalır, aileler dul kalır,Ben nereden olsa içeri girerim. Çocuklar yetim kalır, aileler dul kalır, mallar mülkler mirasçılara devrolur.mallar mülkler mirasçılara devrolur. Benim elimden kimse kurtulamaz!” diyor.Benim elimden kimse kurtulamaz!” diyor. “—Aman biraz müsaade et, biraz işlerim var benim,
“—Aman biraz müsaade et, biraz işlerim var benim,
Bu işlerime hiç olmazsa biraz zaman ver bana!”Bu işlerime hiç olmazsa biraz zaman ver bana!” “—Yok, zamanın bitmiştir.
“—Yok, zamanın bitmiştir.
Onlar hallolunur geriden .” diyor, derhal canını alıyor, gidiyor.Onlar hallolunur geriden .” diyor, derhal canını alıyor, gidiyor. Yanı başında da bir sàlih insanın evine gidiyor.

Yanı başında da bir sàlih insanın evine gidiyor.
Onun da canını alacak. Ona da sesleniyorlar:Onun da canını alacak. Ona da sesleniyorlar: “—Azrail AS geldi.” diye.
“—Azrail AS geldi.” diye.
“—Ooo hoş geldin, safâ geldin. Ben seni ne zamandan beri bekliyorum yâhu!
“—Ooo hoş geldin, safâ geldin. Ben seni ne zamandan beri bekliyorum yâhu!
Benim çoktan beri özlediğim, beklediğim senBenim çoktan beri özlediğim, beklediğim sen hoş geldin, safâ geldin.” diyor.hoş geldin, safâ geldin.” diyor. “—Hoş bulduk, safâ bulduk ama, senin şu saate kadar vaktin var,
“—Hoş bulduk, safâ bulduk ama, senin şu saate kadar vaktin var,
o zaman canını alacağım! Ama sana müsaade ediyorum,o zaman canını alacağım! Ama sana müsaade ediyorum, işlerini gör, bitir.” diyor.işlerini gör, bitir.” diyor. Diyor ki: “—Benim işim mişim yok!
Diyor ki: “—Benim işim mişim yok!
Bana müsaade et, iki rekât namaz kılayım ben,Bana müsaade et, iki rekât namaz kılayım ben, secdede iken canımı al!” diyor.secdede iken canımı al!” diyor. Namaza duruyor, secdedeyken ruhunu alıp gidiyor.

Namaza duruyor, secdedeyken ruhunu alıp gidiyor.
Birisi öyle, birisi böyle. Allah affetsin.

Birisi öyle, birisi böyle. Allah affetsin.
Bu hepimize gelecek.Bu hepimize gelecek. Hepimizin muayyen saatlerde ne hâl ile geleceğinide kimse bilmez.

Hepimizin muayyen saatlerde ne hâl ile geleceğinide kimse bilmez.
Mukadderât.Mukadderât. Onun için dâimâ, ölümü gözünün önünden ayırmayaraktan

Onun için dâimâ, ölümü gözünün önünden ayırmayaraktan
ahirete hazırlıklı olmak lâzım! İlmin başı, ahirete hazırlıklı olmanınahirete hazırlıklı olmak lâzım! İlmin başı, ahirete hazırlıklı olmanın yolunu bulmak.yolunu bulmak. Bu da ahiret adamları vasıtasıyla intikal eder, birinden diğerine…Bu da ahiret adamları vasıtasıyla intikal eder, birinden diğerine… Onunu için burada, (El-bereketi mea ekâbiruküm)

Onunu için burada, (El-bereketi mea ekâbiruküm)
“Bereket sizin büyüklerinizde.” deyince,“Bereket sizin büyüklerinizde.” deyince, bereketin içerisinde dünyadan fazla ahiret var.bereketin içerisinde dünyadan fazla ahiret var. İnsana dünyadaki bereketten çok ahiretin bereketi lâzım!İnsana dünyadaki bereketten çok ahiretin bereketi lâzım! Çünkü bu dünya iyiye de kötüye de, fakire de zengine de

Çünkü bu dünya iyiye de kötüye de, fakire de zengine de
muvakkat bir alemdir.muvakkat bir alemdir. Nasıl olsa geçiyor. Ama ahiret hiç de böyle değil. Orası ebedî bir alem… Nasıl olsa geçiyor. Ama ahiret hiç de böyle değil. Orası ebedî bir alem… Binaen aleyh, orası bereketli olursa, orada yaşamak çok a’lâ olur.

Binaen aleyh, orası bereketli olursa, orada yaşamak çok a’lâ olur.
Yine buyurmuşlar ki:

Yine buyurmuşlar ki:
El-bereketü fi’l-ganem,

El-bereketü fi’l-ganem,
ve’l-cemâlü fi’l-ibili.ve’l-cemâlü fi’l-ibili. Bereket aynı zamanda Koyun. Koyunda bereket vardır.

Bereket aynı zamanda Koyun. Koyunda bereket vardır.
Yavrusundan istifade edersin,Yavrusundan istifade edersin, yününden istifade edersin, sütünden istifade edersin. yününden istifade edersin, sütünden istifade edersin. Masrafı da az olur, ondan geçim kolay olur.Masrafı da az olur, ondan geçim kolay olur. Diyerekten koyunu tavsiye etmişler, bahusus köy yerlerinde yaşayan

Diyerekten koyunu tavsiye etmişler, bahusus köy yerlerinde yaşayan
insanlar için, muhakkak koyun lâzımdır.insanlar için, muhakkak koyun lâzımdır. Onun, sütünden, yününden, derisinden,Onun, sütünden, yününden, derisinden, yavrusundan istifade edilmek suretiyle insanların geçimlerininyavrusundan istifade edilmek suretiyle insanların geçimlerinin kolaylaşmasına vesile olur.kolaylaşmasına vesile olur. Cemâl, izzet ve güzellik de devededir.

Cemâl, izzet ve güzellik de devededir.
O gözlerindeki güzellik, o duruşundaki güzellik. O gözlerindeki güzellik, o duruşundaki güzellik. Sonra develer de sahipleri için bir vesile-i iftihar olur.

Sonra develer de sahipleri için bir vesile-i iftihar olur.
Servettir yâni.Servettir yâni. O servetler çoğalınca, insanda bir izzet hasıl olur kendiliğinden.O servetler çoğalınca, insanda bir izzet hasıl olur kendiliğinden. Sonra devede çok hisse var.

Sonra devede çok hisse var.
Deve o kadar vücuduna rağmen çok az bir gıda ile yaşar.Deve o kadar vücuduna rağmen çok az bir gıda ile yaşar. Suyu hörgücünde saklar, o su ile uzun müddet idare eder.Suyu hörgücünde saklar, o su ile uzun müddet idare eder. Bâhusus çöl yerlerde her zaman su bulunmaz,Bâhusus çöl yerlerde her zaman su bulunmaz, o aldığı su ile kendisini idare eder.o aldığı su ile kendisini idare eder. Sonra sahibinin bilmediği yolu deve güzel bulur.

Sonra sahibinin bilmediği yolu deve güzel bulur.
Deveyi bırak kendi haline, gideceğin yere seni güzellikle götürür.Deveyi bırak kendi haline, gideceğin yere seni güzellikle götürür. Onun radarı çok güzeldir.Onun radarı çok güzeldir. Adam devesini kaybetmiş de ilan ediyor:

Adam devesini kaybetmiş de ilan ediyor:
“—Devemi kim bulduysa onun olsun.” diyor.
“—Devemi kim bulduysa onun olsun.” diyor.
Diyorlar ki:
Diyorlar ki:
“—Deve, bulanın olacak olduktan sonra ilana ne lüzum var,
“—Deve, bulanın olacak olduktan sonra ilana ne lüzum var,
kim bulduysa onun olacak?”kim bulduysa onun olacak?” “—Yok, devemi görebilmek şerefine nâil olabilmek.
“—Yok, devemi görebilmek şerefine nâil olabilmek.
Bilirim ki devem nerede,Bilirim ki devem nerede, giderim onu ara sıra görürüm, severim.giderim onu ara sıra görürüm, severim. Bunu temin edebilmek için bulanı bilmem lazım.Bunu temin edebilmek için bulanı bilmem lazım. Onun için ilan ediyorum.” diyor. Onun için ilan ediyorum.” diyor. Burada güzel bir ders vermiş:

Burada güzel bir ders vermiş:
İnsandaki güzellik hiçbir mahlûkta yoktur.

İnsandaki güzellik hiçbir mahlûkta yoktur.
İnsan eşrefü’l- mahlûkat! Eşrefü’l-mahlûkat olduğu için,İnsan eşrefü’l- mahlûkat! Eşrefü’l-mahlûkat olduğu için, insanlar birbirlerini gördükleri vakitte içlerine çok sevinç ve sürur gelir,insanlar birbirlerini gördükleri vakitte içlerine çok sevinç ve sürur gelir, gelmesi lazım.gelmesi lazım. Şimdi biz gayet güzel yapılmış bir tablo görsek, bizi hayrete düşürür,

Şimdi biz gayet güzel yapılmış bir tablo görsek, bizi hayrete düşürür,
Onu görüncede hayretle bakarız en nihayetinde deriz ki:Onu görüncede hayretle bakarız en nihayetinde deriz ki: “—Yâhu kim yaptı bunu?”
“—Yâhu kim yaptı bunu?”
“—Filanın eseri...”
“—Filanın eseri...”
Takdir ederiz. Gerek yazıda olsun, gerek ilimde olsun, gerek

Takdir ederiz. Gerek yazıda olsun, gerek ilimde olsun, gerek
yapılan bahçelerde vs. güzelliklerin hepsi bunun içerisine şamil.yapılan bahçelerde vs. güzelliklerin hepsi bunun içerisine şamil. Şimdi Allah-u Teàlâ bütün bu mahlûkatı yaratmış;

Şimdi Allah-u Teàlâ bütün bu mahlûkatı yaratmış;
yerine bak göğüne bak, sayısız nimetlerle dolu, sayısız güzelliklerle dolu!yerine bak göğüne bak, sayısız nimetlerle dolu, sayısız güzelliklerle dolu! Bunların hepsinin sahibi Allah…

Bunların hepsinin sahibi Allah…
İçerisine şu ufacık mahlûku koymuş fakat kâinat bunun içerisine dürülmüş.İçerisine şu ufacık mahlûku koymuş fakat kâinat bunun içerisine dürülmüş. Ve fike’ntave’l-alemu’l-ekber.

Ve fike’ntave’l-alemu’l-ekber.
Sende büyük âlem var.

Sende büyük âlem var.
Hepsi dürülmüş, toplamış; insanın içerisine konmuş.

Hepsi dürülmüş, toplamış; insanın içerisine konmuş.
İşte o insan bugün bak Ay’a gidiyor, yarın belki nerelere gidecek!İşte o insan bugün bak Ay’a gidiyor, yarın belki nerelere gidecek! Allah- u Teàlâ’nın verdiğiAllah- u Teàlâ’nın verdiği ilim kuvvetine sahip! İnsanın kendisinde bir şey yok;ilim kuvvetine sahip! İnsanın kendisinde bir şey yok; Allah-u Teàlâ’nın verdiği kudretle yapıyor bu işleri.Allah-u Teàlâ’nın verdiği kudretle yapıyor bu işleri. Onun için insan ne deveye benzer, ne koyuna benzer,

Onun için insan ne deveye benzer, ne koyuna benzer,
ne başka güzele benzer,ne başka güzele benzer, ne denize benzer, ne yıldıza aya benzer. Hepsinin üstünde bir mahlûk.ne denize benzer, ne yıldıza aya benzer. Hepsinin üstünde bir mahlûk. Bu mahluk ki şimdi aşağıda gelecek bir düşünce bahsi

Bu mahluk ki şimdi aşağıda gelecek bir düşünce bahsi
Allah-u Teâlâ’nın bu gösterdiği, yaratığı mevcudâtı şöyle göz önünden

Allah-u Teâlâ’nın bu gösterdiği, yaratığı mevcudâtı şöyle göz önünden
geçirirse bir insan, acaba neler görmez, ne acaiplikler görmez!geçirirse bir insan, acaba neler görmez, ne acaiplikler görmez! Bu gördükleri şeyler içerisinde bir şey var mı ki,Bu gördükleri şeyler içerisinde bir şey var mı ki, âlet edevat olmadan onu meydana getirebilesin?âlet edevat olmadan onu meydana getirebilesin? Âlet yok edevat yok. Karanlık bir odaya ustayı kapadık;

Âlet yok edevat yok. Karanlık bir odaya ustayı kapadık;
“—Sen şu işi yap”, bir heykel verdik eline “şu heykeli yap!” dedik.
“—Sen şu işi yap”, bir heykel verdik eline “şu heykeli yap!” dedik.
“—Bana kitap lazım, şu lazım bu lazım; ışık da lazım.” diyecek.
“—Bana kitap lazım, şu lazım bu lazım; ışık da lazım.” diyecek.
“—Yok, sen burada bunları yap…”
“—Yok, sen burada bunları yap…”
Olur mu dersiniz, böyle muntazam bir şey yapabilir miyiz?

Olur mu dersiniz, böyle muntazam bir şey yapabilir miyiz?
Şu ana rahmine bir kere bakın da!

Şu ana rahmine bir kere bakın da!
Şu ana rahminin içerisinde bu insanıŞu ana rahminin içerisinde bu insanı hangi bıçakla, hangi ölçüyle,hangi bıçakla, hangi ölçüyle, hangi mıknatısla hangi aletle bu insana şu sıfatı vermişlerdir?hangi mıknatısla hangi aletle bu insana şu sıfatı vermişlerdir? Kaşına bak, gözüne bak!Kaşına bak, gözüne bak! Gözünün içindeki ufacık bir bebek, kâinatı içine alıyor yahu!Gözünün içindeki ufacık bir bebek, kâinatı içine alıyor yahu! Ufacık bir bebek kâinatı içine alabiliyor!Ufacık bir bebek kâinatı içine alabiliyor! Bunu takdir eden kudret sahibini görme de devedeki güzelliği gör!Bunu takdir eden kudret sahibini görme de devedeki güzelliği gör! Deve de güzel ama Allah-u Teàlâ’nın insana verdiği şu güzellik;Deve de güzel ama Allah-u Teàlâ’nın insana verdiği şu güzellik; bir gözbebeğinin içerisine kâinatı koymuş.bir gözbebeğinin içerisine kâinatı koymuş. Bunu düşünürsen Allah’ı çabuk bulursun.Bunu düşünürsen Allah’ı çabuk bulursun. Binâen aleyh, tefekkür

Binâen aleyh, tefekkür
insanı Allah’a sevk eder.insanı Allah’a sevk eder. Binâen aleyh düşün, çok düşün! Kâinat olarak her şeyi düşün,Binâen aleyh düşün, çok düşün! Kâinat olarak her şeyi düşün, al önüne bir böceği onu düşün:al önüne bir böceği onu düşün: Örümcek... Yahu örümceğin mektebi var mıdır hiç?

Örümcek... Yahu örümceğin mektebi var mıdır hiç?
Hiçbir mektebi yok! Ama o ağzında biriktirdiği ipi atacağı yere atar.

Hiçbir mektebi yok! Ama o ağzında biriktirdiği ipi atacağı yere atar.
Attıktan sonra aradaki çektiği ipleri birer birer örer.Attıktan sonra aradaki çektiği ipleri birer birer örer. Hepsi hendese üzerine birbirine uygun olarak çekilmiştir.Hepsi hendese üzerine birbirine uygun olarak çekilmiştir. Bir de aralarına bağlama yapar.Bir de aralarına bağlama yapar. O bağlamalar da hendese ilmi üzerine gayet güzel bir şekilde bağlanmıştır.O bağlamalar da hendese ilmi üzerine gayet güzel bir şekilde bağlanmıştır. Bir de kendisine saklanma yuvası yapmıştır.Bir de kendisine saklanma yuvası yapmıştır. Bir de ihtiyaten bazen büyük hayvanlar gelir de hakkından gelemezsemBir de ihtiyaten bazen büyük hayvanlar gelir de hakkından gelemezsem diyerek kendisini yukarıya asmıştır.diyerek kendisini yukarıya asmıştır. O adam gelir de benim yuvamda beni belki parçalayabilir.O adam gelir de benim yuvamda beni belki parçalayabilir. Onun için kendisini askıda bırakır ki kaçması kolay olsun.Onun için kendisini askıda bırakır ki kaçması kolay olsun. Ağına birisi düştü mü tak diye askıdan tepesine atlar,Ağına birisi düştü mü tak diye askıdan tepesine atlar, bacaklarını kanatlarını sararak onu hareketsiz bir hale,bacaklarını kanatlarını sararak onu hareketsiz bir hale, işlemez bir hale getirir. Sonra kanını emer, onu dışarıya atar.işlemez bir hale getirir. Sonra kanını emer, onu dışarıya atar. Bunu kim öğretmiştir ona?

Bunu kim öğretmiştir ona?
Bu Allah-u Teàlâ’nın verdiği bir kudretin neticesidir.Bu Allah-u Teàlâ’nın verdiği bir kudretin neticesidir. Arı da öyle değil mi?

Arı da öyle değil mi?
Ufacık bir arı! Fakat onun yaptığı şeyi bizim mühendislerimiz zor yapar.

Ufacık bir arı! Fakat onun yaptığı şeyi bizim mühendislerimiz zor yapar.
Onun yaptığı balın tadını kim bulup da ortaya koyabilecek?Onun yaptığı balın tadını kim bulup da ortaya koyabilecek? Ancak Allah-u Teâlâ’nın kudreti! O şuralardan buralardan toplayıp getiriyor,Ancak Allah-u Teâlâ’nın kudreti! O şuralardan buralardan toplayıp getiriyor, biz de kemâl-i âfiyetle yiyoruz. Ona da hiç kıymet vermeyiz. biz de kemâl-i âfiyetle yiyoruz. Ona da hiç kıymet vermeyiz. Ufacık arı ama o kuvveti verenin Allah olduğunu bilmek lazım.Ufacık arı ama o kuvveti verenin Allah olduğunu bilmek lazım. Allahu Celle ve A’lâ, ne kadar mevcut varsa

Allahu Celle ve A’lâ, ne kadar mevcut varsa
bunların en güzelini insan olarak yaratmış.bunların en güzelini insan olarak yaratmış. İnsanın da en güzeli ekâbiri; ki alimleridir, ulemâsıdır!İnsanın da en güzeli ekâbiri; ki alimleridir, ulemâsıdır! Binâen aleyh onlara hürmet de vacib derler.Binâen aleyh onlara hürmet de vacib derler. Ulemâya ve bâhusus onların okutucularına.Ulemâya ve bâhusus onların okutucularına. Şimdi adam gördüğü devesindeki güzellikten bir sevinç duyuyor da

Şimdi adam gördüğü devesindeki güzellikten bir sevinç duyuyor da
ikide birde devesini görmek için oikide birde devesini görmek için o deveyi bulan adamın evine gidiyor, seviyor.deveyi bulan adamın evine gidiyor, seviyor. Burada asıl dersin başı müslümanlar;

Burada asıl dersin başı müslümanlar;
birbirlerini seven mü’minler! Müslümanlar birbirlerini seven mü’minler! Müslümanlar birbirlerine mülaki oldukları vakitte, karşılaştıkları vakitte;birbirlerine mülaki oldukları vakitte, karşılaştıkları vakitte; mesela birisi Erzurum’da birisi İstanbul’da.mesela birisi Erzurum’da birisi İstanbul’da. Bir anda tesadüfen buluşmuşlar veyahut da birisi diğerinin ziyaretine gitmiş, buluşmuşlar.Bir anda tesadüfen buluşmuşlar veyahut da birisi diğerinin ziyaretine gitmiş, buluşmuşlar. O buluştukları anda onlarda öyle bir sevgi ve sürur,O buluştukları anda onlarda öyle bir sevgi ve sürur, öyle bir neşe, öyle bir zevk hâsıl olur ki, bunun tarifine imkân yoktur.öyle bir neşe, öyle bir zevk hâsıl olur ki, bunun tarifine imkân yoktur. Bunu kendisinin içerisinde zevk-i selîm sahibi ancak anlar.Bunu kendisinin içerisinde zevk-i selîm sahibi ancak anlar. sahibi onların o kavuştukları bir an için sahibi onların o kavuştukları bir an için nail oldukları zevki Zevk-i selîm sahibi anlar.nail oldukları zevki Zevk-i selîm sahibi anlar. Meselâ, bu gelin güveyin kavuşmasına da benzemez.

Meselâ, bu gelin güveyin kavuşmasına da benzemez.
Gelin güveyin kavuşmasındaki lezzet maddîdir, buradaki lezzet mânevîdir.Gelin güveyin kavuşmasındaki lezzet maddîdir, buradaki lezzet mânevîdir. Bir insan deveyi arar da müslüman kardeşini aramazsa,

Bir insan deveyi arar da müslüman kardeşini aramazsa,
o adamdaki kıymeti sen ölçme hiç gayri!o adamdaki kıymeti sen ölçme hiç gayri! Halbuki Cenâb-ı Peygamber SAS ne demişti:

Halbuki Cenâb-ı Peygamber SAS ne demişti:
“Bir Müslümanın bir müslüman kardeşine severek,“Bir Müslümanın bir müslüman kardeşine severek, Şevk ile bakışı;Şevk ile bakışı; benim mescidimde bir senelik i’tikâf etmekten daha hayırlıdır.”benim mescidimde bir senelik i’tikâf etmekten daha hayırlıdır.” Bir senelik itikâf ise bin seneye muadil!

Bir senelik itikâf ise bin seneye muadil!
Binâen aleyh müslümanların birbirini sevmeleri,

Binâen aleyh müslümanların birbirini sevmeleri,
birbirlerine sarılmaları, kaynaşmaları dinlerinin iktizasıdır!birbirlerine sarılmaları, kaynaşmaları dinlerinin iktizasıdır! Sevdiğin nisbette bereketin artar, sevdiğin nisbette zevkin artar,Sevdiğin nisbette bereketin artar, sevdiğin nisbette zevkin artar, sevdiğin nisbette imanın artar.sevdiğin nisbette imanın artar. İman nisbetinde sever insanlar birbirlerini.

İman nisbetinde sever insanlar birbirlerini.
İnsanların birbirlerini sevmesi iman nisbetindedir.İnsanların birbirlerini sevmesi iman nisbetindedir. Burada çok güzel bir ders var:

Burada çok güzel bir ders var:
Bugünkü insanlar niçin birbirlerini sevemiyorlar?Bugünkü insanlar niçin birbirlerini sevemiyorlar? İmanları çok zayıf olduğundan.İmanları çok zayıf olduğundan. İmanlarının çok zayıf olduğuna delalet,

İmanlarının çok zayıf olduğuna delalet,
birbirlerini sevemeyişleridir.birbirlerini sevemeyişleridir. Eğer imanları kavi olsa.Eğer imanları kavi olsa. Nasıl ki Bilâl-i Habeşî Şam’a gittiği vakit, kardeşi için istiğfar ediyor.

Nasıl ki Bilâl-i Habeşî Şam’a gittiği vakit, kardeşi için istiğfar ediyor.
O kardeşi de onun için istiğfar ediyor.O kardeşi de onun için istiğfar ediyor. İşte müslümanlar böyle böyle birbirlerinin içine sokulurlar,İşte müslümanlar böyle böyle birbirlerinin içine sokulurlar, birbirlerine candan severler.birbirlerine candan severler. Öyle lafla değil.

Öyle lafla değil.
Onun için diyor ki:

Onun için diyor ki:
mâ te'abbede müte'abbidün

mâ te'abbede müte'abbidün
Allah’a ibadet edenler çok!

Allah’a ibadet edenler çok!
Allah-u Teâlâ’ya çeşitli ibadetler var;Allah-u Teâlâ’ya çeşitli ibadetler var; namazlar, oruçlar, zekâtlar, sadakalar, hayırlar envâi çeşit.namazlar, oruçlar, zekâtlar, sadakalar, hayırlar envâi çeşit. Bu ibadetlerin en âlâsı,

Bu ibadetlerin en âlâsı,
en güzeli, en büyüğü Allah-u Teâlâ’nın velîlerini sevmektir.en güzeli, en büyüğü Allah-u Teâlâ’nın velîlerini sevmektir. Allah’ın velileri de ilim sahipleridir.Allah’ın velileri de ilim sahipleridir. İlim sahipleri velî olamayınca başkaları hiç olamaz.İlim sahipleri velî olamayınca başkaları hiç olamaz. Buna da dikkat edin!Buna da dikkat edin! Ne zamanki Allah-u Teàlâ’nın velîlerini insan sever,

Ne zamanki Allah-u Teàlâ’nın velîlerini insan sever,
o zaman Allah-u Teàlâ da onu sever, iş hallolur.o zaman Allah-u Teàlâ da onu sever, iş hallolur. Bitti iş, bir kere kulu Allah sevdi mi, onun için artık başka mesele kalmaz.Bitti iş, bir kere kulu Allah sevdi mi, onun için artık başka mesele kalmaz. Yine aynı Hadis'i başka bir rivayetle:

Yine aynı Hadis'i başka bir rivayetle:
El-büzâku, ve’l-muhàtu, ve’l-haydu, ve’n-nüàsü fi’s- salâti mine’ş-şeytàni.

El-büzâku, ve’l-muhàtu, ve’l-haydu, ve’n-nüàsü fi’s- salâti mine’ş-şeytàni.
Gerek sümkürme, gerek tükürme, gerek kadınlık hallerindeki haller,

Gerek sümkürme, gerek tükürme, gerek kadınlık hallerindeki haller,
gerek uyuklama, namaz içinde uyuklama gelir insana ya, kendinden geçme;gerek uyuklama, namaz içinde uyuklama gelir insana ya, kendinden geçme; bunların hepsi şeytanın oyunlarından ibarettir.bunların hepsi şeytanın oyunlarından ibarettir. Şeytan adama böyleŞeytan adama böyle dalgınlıklar yaptırır ki, namazdan alacağı feyzi alamasın!dalgınlıklar yaptırır ki, namazdan alacağı feyzi alamasın! El-büzâku fi’l-mescidi hatîetün, ve keffâretühâ defnühâ.

El-büzâku fi’l-mescidi hatîetün, ve keffâretühâ defnühâ.
Asr-ı saadetteki mescidler şimdiki gibi değildi.

Asr-ı saadetteki mescidler şimdiki gibi değildi.
Hacca gidenler biliyor ki oralarda mescidler kumdan ibaret!Hacca gidenler biliyor ki oralarda mescidler kumdan ibaret! Bugün gördüğümüz halılar da sonradan konmuştur.Bugün gördüğümüz halılar da sonradan konmuştur. Asıl o zamanlar kum üzerinde, toprak üzerindeydi.Asıl o zamanlar kum üzerinde, toprak üzerindeydi. Binâen aleyh, bazen insanlar böyle şimdi de insanlar olur ya saygısızlık yapar,Binâen aleyh, bazen insanlar böyle şimdi de insanlar olur ya saygısızlık yapar, tüküreceği geldiği vakitte tükürüverir, sümküreceği geldiği vakitte sümkürüverir.tüküreceği geldiği vakitte tükürüverir, sümküreceği geldiği vakitte sümkürüverir. Çünkü topraktır der, kıymet vermez.Çünkü topraktır der, kıymet vermez. Meselâ, bunların birisi gelmişti de mescide işemişti.

Meselâ, bunların birisi gelmişti de mescide işemişti.
Ashâb-ı kirâm kızdılar, adamı dövecek oldular. Rasûlüllah tabii men etti;Ashâb-ı kirâm kızdılar, adamı dövecek oldular. Rasûlüllah tabii men etti; “—Su dökersiniz oraya, temiz olur, yapmayın!” dedi.
“—Su dökersiniz oraya, temiz olur, yapmayın!” dedi.
Adamın da, kavminin de sonra beraber müslüman olmasına vesile oldu.

Adamın da, kavminin de sonra beraber müslüman olmasına vesile oldu.
Binâen aleyh, mescidlere bu gibi şeyleri atmak seyyiedir.

Binâen aleyh, mescidlere bu gibi şeyleri atmak seyyiedir.
Şimdi bizim çer çöp de bunun içine girebilir.Şimdi bizim çer çöp de bunun içine girebilir. Camiye girerken ayakkabılarımızı elimize alıp giriyoruz.Camiye girerken ayakkabılarımızı elimize alıp giriyoruz. Gelirken bâhusus kış günleri, yağmurludur, çamurludur.Gelirken bâhusus kış günleri, yağmurludur, çamurludur. Bunu elimizde buraya kadar getirirken, onun da tabii damlaları altından akacak.Bunu elimizde buraya kadar getirirken, onun da tabii damlaları altından akacak. Bu damlalar halılarımızın üzerine akar, bu damlalar da tabii pistir.Bu damlalar halılarımızın üzerine akar, bu damlalar da tabii pistir. Bu pis damlalar halılarımızı az zaman içerisinde kirletir. Bu pis damlalar halılarımızı az zaman içerisinde kirletir. Binâen aleyh bizim camimizde arkada ama başka camilerde ön safa kadar getirip koydukları oluyor.

Binâen aleyh bizim camimizde arkada ama başka camilerde ön safa kadar getirip koydukları oluyor.
Bunun için bugünün insanına bir naylon denilen torbalar var bugünBunun için bugünün insanına bir naylon denilen torbalar var bugün o torbaların içerisine koyup getirip önüne koyması daha evlâdır.o torbaların içerisine koyup getirip önüne koyması daha evlâdır. Bu da tükürüğün bir nevî olur.Bu da tükürüğün bir nevî olur. Bu gibi şeyleri temizlemek de hasenedir derler.Bu gibi şeyleri temizlemek de hasenedir derler. Camilerin temizliğine dikkat etmek de ayrı bir sevaptır.

Camilerin temizliğine dikkat etmek de ayrı bir sevaptır.
Benim Samsunlu bir hoca arkadaşım vardı.Benim Samsunlu bir hoca arkadaşım vardı. Ondan duyduğum da şöyledir:

Ondan duyduğum da şöyledir:
“—Tedavisi olmayan bazı hastalıklar vardır ki,
“—Tedavisi olmayan bazı hastalıklar vardır ki,
doktorlar da ona çare bulamıyorlar.doktorlar da ona çare bulamıyorlar. Sen git camiyi süpür, o süprüntüsden,Sen git camiyi süpür, o süprüntüsden, onunla bir banyo yap kaynat suda, hastalığın geçer.”onunla bir banyo yap kaynat suda, hastalığın geçer.” Bu gibi cami temizliği, bu süprüntülerle bir hasene oluyor.

Bu gibi cami temizliği, bu süprüntülerle bir hasene oluyor.
O hasene de senin hastalığının gitmesine vesile oluyor.O hasene de senin hastalığının gitmesine vesile oluyor. Hastalıklar hep günahlardan mütevelliddir.

Hastalıklar hep günahlardan mütevelliddir.
Hastalıkları doğuran, günahlardır.Hastalıkları doğuran, günahlardır. Günahlar dolayısıyla insanlar çeşitli hastalıklara tutulurlar.Günahlar dolayısıyla insanlar çeşitli hastalıklara tutulurlar. Kimisi der ki soğukta kaldım, kimisi der güneş vurdu,Kimisi der ki soğukta kaldım, kimisi der güneş vurdu, kimisi der çok yedim, kimisi der şu dokundu, bu dokundu…kimisi der çok yedim, kimisi der şu dokundu, bu dokundu… Bunların hepsinin alt tarafında bir günah vardır bunlara vesile olan.Bunların hepsinin alt tarafında bir günah vardır bunlara vesile olan. Günahlar dolayısıyla insanlar hasta olur,

Günahlar dolayısıyla insanlar hasta olur,
tedavi için de kolay kolay çaresini bulamazsın.tedavi için de kolay kolay çaresini bulamazsın. Onun tedavisinin çaresi tevbe istiğfar!Onun tedavisinin çaresi tevbe istiğfar! Tevbe istiğfarı candan yaptın mı, bakarsın insan çarçabuk iyi olur gider.Tevbe istiğfarı candan yaptın mı, bakarsın insan çarçabuk iyi olur gider. Bir misafirim geldi.

Bir misafirim geldi.
Ayaklarından dehşetli romatizmaya tutulmuş.Ayaklarından dehşetli romatizmaya tutulmuş. Doktorlar tabii çeşitli ilaçlar vermişler. Adamcağız bunalmış.Doktorlar tabii çeşitli ilaçlar vermişler. Adamcağız bunalmış. “—Sen bir de kum banyosuna git!” demişler.
“—Sen bir de kum banyosuna git!” demişler.
Bu da Florya’yı seçmiş;

Bu da Florya’yı seçmiş;
“—Gideyim orada bir kum banyosu yapayım.” demiş.
“—Gideyim orada bir kum banyosu yapayım.” demiş.
Oraya gidince belki duyuyordu ama görmemiş.
Oraya gidince belki duyuyordu ama görmemiş.
“—Oradaki manzarayı görünce başıma vurdu.
“—Oradaki manzarayı görünce başıma vurdu.
Nasıl olur da aileler böyle umumî yerde böyle anadan doğma soyunabilirler.Nasıl olur da aileler böyle umumî yerde böyle anadan doğma soyunabilirler. Bu hiç olacak şey mi?” diyerek kaçmış oradan.Bu hiç olacak şey mi?” diyerek kaçmış oradan. “—Bir daha gitmedim, fakat o arıza benden gitti.” diyor.
“—Bir daha gitmedim, fakat o arıza benden gitti.” diyor.
Doktoruna demiş ki;

Doktoruna demiş ki;
“—Ağrım gitti.”
“—Ağrım gitti.”
“—Olmaz öyle şey! Tıpta kàide; bunun tedavisi şudur, bu şunlarla geçer.
“—Olmaz öyle şey! Tıpta kàide; bunun tedavisi şudur, bu şunlarla geçer.
Bunu sen yapmadan geçmesi masal…” demiş.Bunu sen yapmadan geçmesi masal…” demiş. “—Ama vallahi o günden sonra bir daha ağrı görmedim.” diyor.
“—Ama vallahi o günden sonra bir daha ağrı görmedim.” diyor.
Demek o pişmanlık, o nedamet Allah-u Teàlâ’nın hoşuna gitmiş,

Demek o pişmanlık, o nedamet Allah-u Teàlâ’nın hoşuna gitmiş,
ondan o hastalığı ondan giderivermiş.ondan o hastalığı ondan giderivermiş. Bunun için günahlardan çok sakınmak lazım!

Bunun için günahlardan çok sakınmak lazım!
İbadet ne kadar mühimse, günahtan sakınmak da o kadar mühimdir.İbadet ne kadar mühimse, günahtan sakınmak da o kadar mühimdir. Günahtan çok sakınmalıyız.Günahtan çok sakınmalıyız. El-bataru fi’d-dîni kılletü’t-tefekküri, ve’l-ibâdetü kılletü’t-tu’mi.

El-bataru fi’d-dîni kılletü’t-tefekküri, ve’l-ibâdetü kılletü’t-tu’mi.
Bak bu ne demek:

Bak bu ne demek:
Tefekkürsüzlük insanı dinde fesada götürür.

Tefekkürsüzlük insanı dinde fesada götürür.
Dindeki fesat, düşüncesizlikten ileri geliyor.Dindeki fesat, düşüncesizlikten ileri geliyor. Düşünmüyor insan.Düşünmüyor insan. Biz mahlûk değiliz ki, mahlûkun efdaliyiz.Biz mahlûk değiliz ki, mahlûkun efdaliyiz. İnsanız, düşünmekle memuruz.İnsanız, düşünmekle memuruz. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki:

Cenâb-ı Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki:
Tefekkerû fî âlâi’llâhi.

Tefekkerû fî âlâi’llâhi.
Allah-u Teàlâ’nın nimetlerini gözünüzün önüne getirin, bir düşünün:

Allah-u Teàlâ’nın nimetlerini gözünüzün önüne getirin, bir düşünün:
Bu yıldızları sizin için yaratmış, ayı sizin için yaratmış,Bu yıldızları sizin için yaratmış, ayı sizin için yaratmış, güneşi sizin için yaratmış,güneşi sizin için yaratmış, dünya içerisinde ne kadar nebatât varsa hepsini sizin için yaratmış…dünya içerisinde ne kadar nebatât varsa hepsini sizin için yaratmış… Bunları düşünün!Bunları düşünün! Allah-u Teàlâ Hazretleri, bak bugün bizi ne nimetlere gark etti:

Allah-u Teàlâ Hazretleri, bak bugün bizi ne nimetlere gark etti:
Üç saatte buradan Kâbe’ye mi gidilir?Üç saatte buradan Kâbe’ye mi gidilir? İşte bu nimetin bir tanesidir.

İşte bu nimetin bir tanesidir.
Binâen aleyh, tefekkür et; hayvanâta bak, nebatâta bak, madenlere bak…

Binâen aleyh, tefekkür et; hayvanâta bak, nebatâta bak, madenlere bak…
Her çeşit mevcudâtın hepsini bu insan için yaratmış,Her çeşit mevcudâtın hepsini bu insan için yaratmış, hepsinde sayılmayacak kadar nimetler var.hepsinde sayılmayacak kadar nimetler var. Bunları tefekkür etmek lazım.Bunları tefekkür etmek lazım. Tefekkür ederseniz, bu tefekkür sizi Allah’a götürür.Tefekkür ederseniz, bu tefekkür sizi Allah’a götürür. Bırak kâinatı, kendini düşün; kendini düşün!

Bırak kâinatı, kendini düşün; kendini düşün!
Bak ufacık bir su parçasından dokuz ay on gün içerisinde ne aleme geldin!Bak ufacık bir su parçasından dokuz ay on gün içerisinde ne aleme geldin! O âlemden bu âleme geldin, bu âlemde bu yaşa geldin!O âlemden bu âleme geldin, bu âlemde bu yaşa geldin! Neleri biliyorsun, neleri görüyorsun, neleri işitiyorsun…Neleri biliyorsun, neleri görüyorsun, neleri işitiyorsun… Bu kuvvet sana nereden geldi? Bunun bir kaynağı var.Bu kuvvet sana nereden geldi? Bunun bir kaynağı var. Bunların hepsini, bunları sana veren varlıkların sahibi kâinatın sahibi

Bunların hepsini, bunları sana veren varlıkların sahibi kâinatın sahibi
Hz. Allah-u Celle ve A’lâ’dan başka kimse değildir.Hz. Allah-u Celle ve A’lâ’dan başka kimse değildir. Onun için, ona yönelmekten başka çaremiz de yoktur.Onun için, ona yönelmekten başka çaremiz de yoktur. Onun sözünü dinlemek, onun gösterdiği yolda yürümek deOnun sözünü dinlemek, onun gösterdiği yolda yürümek de en büyük şiarımızdır.en büyük şiarımızdır. Bunun için El-bereketü mea ekâbiriküm.

Bunun için El-bereketü mea ekâbiriküm.
Ondan ayrılmayalım.Ondan ayrılmayalım. Dindeki fenalıklar, fesatlar, ahlâksızlıklar

Dindeki fenalıklar, fesatlar, ahlâksızlıklar
hep tefekkürsüzlüğün alametidir.hep tefekkürsüzlüğün alametidir. Tefekkür ettin mi anlarsın ki yanlış yoldasın!Tefekkür ettin mi anlarsın ki yanlış yoldasın! El-ibâdetiEl-ibâdeti İbadet,

İbadet,
kılletü’t-tu’m

kılletü’t-tu’m
az yemektir.

az yemektir.
Biz ibadeti, yaşamayı çok yemekle olur sanırız.

Biz ibadeti, yaşamayı çok yemekle olur sanırız.
Envâi çeşit yemekleri koruz önümüze, doyuncaya kadar,Envâi çeşit yemekleri koruz önümüze, doyuncaya kadar, karnımız şişinceye kadar yemeye çalışırız. karnımız şişinceye kadar yemeye çalışırız. Ondan sonra da ibadet etmeye meydanımız kalmaz.Ondan sonra da ibadet etmeye meydanımız kalmaz. Binâen aleyh asıl ibadet az yemektir, çok değil.Binâen aleyh asıl ibadet az yemektir, çok değil. Kalbin kasavetinin başlıca sebeplerinden birisi çok yemektir.

Kalbin kasavetinin başlıca sebeplerinden birisi çok yemektir.
İkincisi de zorlanarak yemek yapıp davet etmek! Davette tekellüf var.

İkincisi de zorlanarak yemek yapıp davet etmek! Davette tekellüf var.
Zorlanıyor.Zorlanıyor. “Ben bu akşam misafir çağırdım, mahcup olmayayım…” diye de “Ben bu akşam misafir çağırdım, mahcup olmayayım…” diye de çeşitli yemekler yapıyor.çeşitli yemekler yapıyor. Belki borca da giriyor, “Hadi şunu da yapın, hadi bunu da yapın…” diyerekBelki borca da giriyor, “Hadi şunu da yapın, hadi bunu da yapın…” diyerek Bu tekellüf ile yapılan yemekler de kalbe kasavet veriyor.Bu tekellüf ile yapılan yemekler de kalbe kasavet veriyor. Onun için eski müslümanlar arasında tekellüf kat’iyen makbul değildir.Onun için eski müslümanlar arasında tekellüf kat’iyen makbul değildir. Misafirse ekmek mi var, tuz mu var, biber mi var, zeytin mi var…

Misafirse ekmek mi var, tuz mu var, biber mi var, zeytin mi var…
“—Olur mu hocaefendi?”
“—Olur mu hocaefendi?”
Niçin olmasın? Tekellüfe ne lüzum var!

Niçin olmasın? Tekellüfe ne lüzum var!
Elindeki gücün kuvvetin neyse, gücüne kuvvetine göre bir şey yaparsın.Elindeki gücün kuvvetin neyse, gücüne kuvvetine göre bir şey yaparsın. Ne ev halkını yorarsın, ne de sen yorulursun.Ne ev halkını yorarsın, ne de sen yorulursun. Ama tabii herkese göre de değil.Ama tabii herkese göre de değil. Adam zengin, hizmetkârları var, işçileri var, parası da bol;Adam zengin, hizmetkârları var, işçileri var, parası da bol; o ne yaparsa ona haktır. o ne yaparsa ona haktır. Fakat öyle olduğu halde bile onun yemekleri de insana kasvet verir,Fakat öyle olduğu halde bile onun yemekleri de insana kasvet verir, diye yazmışlar.diye yazmışlar. Onun için az yemek nurdur, çok yemek zarardır.Onun için az yemek nurdur, çok yemek zarardır. Şimdi bizim Kur’an’ımızda Sûre-i Bakara diye bir sûremiz vardır.

Şimdi bizim Kur’an’ımızda Sûre-i Bakara diye bir sûremiz vardır.
Elham’ın arkasından bu sûre gelir. Bu sûrenin adına Sûre-i Bakara derler.Elham’ın arkasından bu sûre gelir. Bu sûrenin adına Sûre-i Bakara derler. El-bakaratü senâmü’l-kur’âni

El-bakaratü senâmü’l-kur’âni
Hani devenin hörgücü varya, en yüksek yeri.Hani devenin hörgücü varya, en yüksek yeri. Zirvesi yani, en üst yeri.Zirvesi yani, en üst yeri. “Bakara Sûresi Kur’an-ı Kerim’in yüksek yeridir.”

“Bakara Sûresi Kur’an-ı Kerim’in yüksek yeridir.”
Ve nezele mâ külli âyetin minhâ semânûne meleken.

Ve nezele mâ külli âyetin minhâ semânûne meleken.
“Bu Bakara Sûresi’nin her bir ayetiyle beraber seksen melek de indi.”

“Bu Bakara Sûresi’nin her bir ayetiyle beraber seksen melek de indi.”
Ve’stuhrice allàhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm.

Ve’stuhrice allàhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm.
min tahti’l-arşi.

min tahti’l-arşi.
Bu da Arş-ı A’lâ’nın altında ki bir yerden çıkartılmıştır;

Bu da Arş-ı A’lâ’nın altında ki bir yerden çıkartılmıştır;
Kur’ana vasloluyor.Kur’ana vasloluyor. Ve yâsîn kalbü’l-kur’ân.

Ve yâsîn kalbü’l-kur’ân.
Yâsin Sûresi de Kur’an-ı Kerim’in kalbidir.

Yâsin Sûresi de Kur’an-ı Kerim’in kalbidir.
Kalp üç tane: Bir insanın kalbi var.

Kalp üç tane: Bir insanın kalbi var.
Bir de gecenin kalbi var ki, gece yarısıdır.Bir de gecenin kalbi var ki, gece yarısıdır. Bir de Kur’an’ın kalbi var ki, o da Yâsîn’dir.Bir de Kur’an’ın kalbi var ki, o da Yâsîn’dir. Bu üç kalp bir araya gelir de Cenâb-ı Hakk’a gece yarısı kalkarBu üç kalp bir araya gelir de Cenâb-ı Hakk’a gece yarısı kalkar Sûre-i Yâsîn’i okuyarak bir namaz kılarsa, işte oSûre-i Yâsîn’i okuyarak bir namaz kılarsa, işte o tam hedefi bulmuş nişancı gibidir.tam hedefi bulmuş nişancı gibidir. Onun için ne yapıp yapmalı,Onun için ne yapıp yapmalı, insan geceleri kalkıp gece namazlarını kılmanın çaresini aramalıdır.insan geceleri kalkıp gece namazlarını kılmanın çaresini aramalıdır. Onun için büyükler diyor ki:

Onun için büyükler diyor ki:
“—Sen geceleri kalkar namaz kılmazsan,
“—Sen geceleri kalkar namaz kılmazsan,
geceleri kesip de kalkmazsan, geceler seni keser!”geceleri kesip de kalkmazsan, geceler seni keser!” Nasıl keser bilmem; seni gaflete düşürür,

Nasıl keser bilmem; seni gaflete düşürür,
hiçbir şeye yaramadan bu dünyadan gidersin!hiçbir şeye yaramadan bu dünyadan gidersin! Onun için çok konuşma, çok oturma;

Onun için çok konuşma, çok oturma;
hele bâhusus uzun gecelerde! Erken yat,hele bâhusus uzun gecelerde! Erken yat, tabiatiyle uykunu alırsın.tabiatiyle uykunu alırsın. Uykunu aldıktan sonra kalkar bir abdest alır, iki rekât, dört rekât bir namaz kılarsanUykunu aldıktan sonra kalkar bir abdest alır, iki rekât, dört rekât bir namaz kılarsan onda da Yâsîn’i ezberlemiş olduğun halde Yâsîn’le kılarsanonda da Yâsîn’i ezberlemiş olduğun halde Yâsîn’le kılarsan o zaman sen vurdun vurgunu demektir!o zaman sen vurdun vurgunu demektir! “—Bu Sûre-i Yâsîn’i kim okursa,
“—Bu Sûre-i Yâsîn’i kim okursa,
"Racülün yürîdüllâhü ve'd-dâra'l-âhar illâ ğaferallâhü lek."

"Racülün yürîdüllâhü ve'd-dâra'l-âhar illâ ğaferallâhü lek."
muhakkak Allah-u Teàlâ Hazretleri o kulunu mağfiret eder.”

muhakkak Allah-u Teàlâ Hazretleri o kulunu mağfiret eder.”
Ve'kraûhâ alâ mevtâküm.Ve'kraûhâ alâ mevtâküm. Mevtalarınızı da ihmal etmeyin, ölülerinizi ihmal etmeyin!

Mevtalarınızı da ihmal etmeyin, ölülerinizi ihmal etmeyin!
Ölmekte olan kimselerin yanında Sûre-i Yâsîn’i okuyun;Ölmekte olan kimselerin yanında Sûre-i Yâsîn’i okuyun; çünkü Sûre-i Yâsîn’in hürmetine Allah-u Teàlâ ölürken kolaylık verir.çünkü Sûre-i Yâsîn’in hürmetine Allah-u Teàlâ ölürken kolaylık verir. Öldükten sonra da iman ile ölüp ahiretlerinde rahat ederler.Öldükten sonra da iman ile ölüp ahiretlerinde rahat ederler. Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:

Peygamber SAS Efendimiz buyurmuşlar ki:
El-benâtü hünne’l-müşeffikàtü

El-benâtü hünne’l-müşeffikàtü
Şu kız çocuklarımız yok mu?

Şu kız çocuklarımız yok mu?
Babalar ekseriyetle oğlan çocuklarına çok meyillidirler.Babalar ekseriyetle oğlan çocuklarına çok meyillidirler. Ekseriyetle çocukları oğlan olunca sevinirler, kız olursa yerinirler.Ekseriyetle çocukları oğlan olunca sevinirler, kız olursa yerinirler. Halbuki kızlar şefkate, rahmete, merhamete çok lâyık kimselerdir.Halbuki kızlar şefkate, rahmete, merhamete çok lâyık kimselerdir. Allah-u Teàlâ bu kız babalarını, bilmediği yerlerden merzuk eder.Allah-u Teàlâ bu kız babalarını, bilmediği yerlerden merzuk eder. İnsan nereden besleyeyim diye korkar.

İnsan nereden besleyeyim diye korkar.
Oğlan çocuğu olursa kendisine yardımcı olacak, işine gidecek, şu olacak,Oğlan çocuğu olursa kendisine yardımcı olacak, işine gidecek, şu olacak, para kazanacak.para kazanacak. Kız çocuğu ise öyle değil tabii.Kız çocuğu ise öyle değil tabii. Kazanmayacak, babadan alıp götürecek.Kazanmayacak, babadan alıp götürecek. Onun için babaya zor gelir.Onun için babaya zor gelir. Halbuki hiç öyle gelmesin!

Halbuki hiç öyle gelmesin!
Babaları onları gidecekleri yere göre teçhiz edip hazırlarlar. Babaları onları gidecekleri yere göre teçhiz edip hazırlarlar. Mübarektirler, gittikleri yeri berekete kavuştururlar.Mübarektirler, gittikleri yeri berekete kavuştururlar. Hem kendilerinde bereket vardır hem gittikleri yere de bereket götürürler.Hem kendilerinde bereket vardır hem gittikleri yere de bereket götürürler. Eğer bir adamın bir kızı varsa,

Eğer bir adamın bir kızı varsa,
cealeha’llàhu lehû sitran mine'n-nari

cealeha’llàhu lehû sitran mine'n-nari
Cenâb-ı Hak o kız sebebiyle cehenneme onu perde eder, Cenâb-ı Hak o kız sebebiyle cehenneme onu perde eder, ona göstermez.ona göstermez. Eğer iki kızı varsaEğer iki kızı varsa o iki kız sebebiyle ;o iki kız sebebiyle ; onlara baktı, yetiştirdi; dinlerini, imanlarını, ahlâklarını öğretti diye.onlara baktı, yetiştirdi; dinlerini, imanlarını, ahlâklarını öğretti diye. Bugün Bilâl-i Habeşî’nin merasiminden sonra,

Bugün Bilâl-i Habeşî’nin merasiminden sonra,
bir teypte kız çocuğu çıktı. Bir şiir okuyor.bir teypte kız çocuğu çıktı. Bir şiir okuyor. Çocuk ufak, sözleri anlaşılmıyor amaÇocuk ufak, sözleri anlaşılmıyor ama ikide birde, “Allah’ın emriyle başım örtülüdür!” diyor. Onu tekrarlıyor.ikide birde, “Allah’ın emriyle başım örtülüdür!” diyor. Onu tekrarlıyor. Böyle örtülü bir kızı yetiştirebildiysen ne mutlu sana!

Böyle örtülü bir kızı yetiştirebildiysen ne mutlu sana!
“—Allah-u Teàlâ dinli, örtülü, namuslu yetiştirdiğin
“—Allah-u Teàlâ dinli, örtülü, namuslu yetiştirdiğin
iki kız sebebiyle, onlara yaptığın ikram sebebiyle seni cennetine kor.” diyor.iki kız sebebiyle, onlara yaptığın ikram sebebiyle seni cennetine kor.” diyor. “—Eğer evinde üç tane kız çocuğu varsa
“—Eğer evinde üç tane kız çocuğu varsa
veyahut üç tane kız kardeşi varsa, onun artık harbe gitmesineveyahut üç tane kız kardeşi varsa, onun artık harbe gitmesine ve başka sadakalar vermesine lüzum yok.ve başka sadakalar vermesine lüzum yok. Haline göre bu üçüne baksın, beslesin!”Haline göre bu üçüne baksın, beslesin!” Onun için diyor ki:

Onun için diyor ki:
Men şebia mine’l-halâli.

Men şebia mine’l-halâli.
Şimdi o adamın yedirdiği helaldir de,Şimdi o adamın yedirdiği helaldir de, Yedirdiği helal ama.Yedirdiği helal ama. Men şebia.Men şebia. Helâlden karnını doyurdu, şişirdi.Helâlden karnını doyurdu, şişirdi. Kalp zararda, oraya kasavet gelir.Kalp zararda, oraya kasavet gelir. Allah demek istemez artık, namaz kılmak istemez.Allah demek istemez artık, namaz kılmak istemez. Erken yatıp uyumak ister.Erken yatıp uyumak ister. O yemeğin verdiği kasâvet sebebiyledir.O yemeğin verdiği kasâvet sebebiyledir. Onun için diyor ki:

Onun için diyor ki:
“—Şu cisminle dünyada ol, kalbinle de ahirette ol!”
“—Şu cisminle dünyada ol, kalbinle de ahirette ol!”
“Dört şey vardır ki şekavetten sayılır:

“Dört şey vardır ki şekavetten sayılır:
Bunun birisi:

Bunun birisi:
Göz ağlamıyor, ağlamak istemiyor, ağlatamıyorsunuz gözünüzü.

Göz ağlamıyor, ağlamak istemiyor, ağlatamıyorsunuz gözünüzü.
Hadiselerden müteessir olmuyor, ağlayamıyor.Hadiselerden müteessir olmuyor, ağlayamıyor. İnsanların acınacak yerlerde acıyıp ağlayamaması şekavet alâmetidir.İnsanların acınacak yerlerde acıyıp ağlayamaması şekavet alâmetidir. İkincisi:

İkincisi:
“Kalbin katılığı.” Kalp katı, müteessir olmuyor her şeyden.

“Kalbin katılığı.” Kalp katı, müteessir olmuyor her şeyden.
“Tûl-i emel.”

“Tûl-i emel.”
Birisi de çok uzun düşünüyor. Bu da şekavet alâmetidir.

Birisi de çok uzun düşünüyor. Bu da şekavet alâmetidir.
Dördüncüsüde:

Dördüncüsüde:
Ve’l-hırsu ale’d-dünyâ. “Dünyaya karşı çok hırslı olmak.”

Ve’l-hırsu ale’d-dünyâ. “Dünyaya karşı çok hırslı olmak.”
Bu hırsta sekavet alâmetlerinden birisiymiş.Bu hırsta sekavet alâmetlerinden birisiymiş. Onun için, bir büyük şöyle demiş:

Onun için, bir büyük şöyle demiş:
Lâ tezunnü’l-mevte mevten, innehû

Lâ tezunnü’l-mevte mevten, innehû
“Sen zannetme ki, ölümdür insanı alıyor, götürüyor bu alemden…

“Sen zannetme ki, ölümdür insanı alıyor, götürüyor bu alemden…
O Bilâl-i Habeşî’nin;O Bilâl-i Habeşî’nin; “—Ne üzülüyorsun, ben dostlarıma kavuşacağım!” dediği gibi hanımına… Esas hayat o zaman başlayacak.
“—Ne üzülüyorsun, ben dostlarıma kavuşacağım!” dediği gibi hanımına… Esas hayat o zaman başlayacak.
Niçin, “Şehidlere ölüler demeyin!” diyor Cenâb-ı Hak?

Niçin, “Şehidlere ölüler demeyin!” diyor Cenâb-ı Hak?
Demek ki şehidde bir hayat var ki, bu hayatından dolayı,

Demek ki şehidde bir hayat var ki, bu hayatından dolayı,
“Ona sakın öldü demeyin!” buyruluyor.“Ona sakın öldü demeyin!” buyruluyor. Şurada bir tane daha söyleyeyim:

Şurada bir tane daha söyleyeyim:
Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri Cenâb-ı Hakk’a soruyor:

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri Cenâb-ı Hakk’a soruyor:
“—Yâ Rabbi, sana yaklaşmak isteyenler nasıl yaklaşabilirler?
“—Yâ Rabbi, sana yaklaşmak isteyenler nasıl yaklaşabilirler?
Sana yakınlık nasıl hasıl olur?”Sana yakınlık nasıl hasıl olur?” Güzel bir soru. Cenâb-ı Hak cevap vermiş:
Güzel bir soru. Cenâb-ı Hak cevap vermiş:
“—Bende olmayan bir şeyle, bir sıfatla bana yaklaşırlar.”
“—Bende olmayan bir şeyle, bir sıfatla bana yaklaşırlar.”
“—Yâ Rabbi, sende olmayan sıfat nedir?”
“—Yâ Rabbi, sende olmayan sıfat nedir?”
Buyurdu ki:
Buyurdu ki:
“—Zül ve iftikàr bende bulunmaz.
“—Zül ve iftikàr bende bulunmaz.
Binaen aleyh, sen zül ve iftikàrı takınırsan, bana yaklaşırsın.Binaen aleyh, sen zül ve iftikàrı takınırsan, bana yaklaşırsın. Azamet tasladıkça bana yaklaşamazsın!”Azamet tasladıkça bana yaklaşamazsın!” İftikàr, fakirlik, ihtiyaç içinde olmak.

İftikàr, fakirlik, ihtiyaç içinde olmak.
dâima yalvarırsın.dâima yalvarırsın. Aman deyim!Aman deyim! Allah cümlemizi affetsin...

Allah cümlemizi affetsin...
Tevfikat-ı samedâniyyesine mazhar eylesin…

Tevfikat-ı samedâniyyesine mazhar eylesin…
Bu dünyanın arkasında olan, daha doğrusu dünyanın önünde olan ölümü

Bu dünyanın arkasında olan, daha doğrusu dünyanın önünde olan ölümü
hatırdan çıkarmayın!hatırdan çıkarmayın! Biz onun yolcusuyuz ve bizim mekânımız orasıdır.Biz onun yolcusuyuz ve bizim mekânımız orasıdır. Burası bir misafirhanedir.Burası bir misafirhanedir. Bu misafir- haneden bir gün nasıl olsa ayrılacağız. Bu misafir- haneden bir gün nasıl olsa ayrılacağız. Buraya kıymet verilmeyip, asıl kıymetin ahiret için verilmesiniBuraya kıymet verilmeyip, asıl kıymetin ahiret için verilmesini tavsiye ederim bütün kardeşlerime…tavsiye ederim bütün kardeşlerime… Onun için şu Japonya’daki hadiseyi de size bir anlatayım:

Onun için şu Japonya’daki hadiseyi de size bir anlatayım:
Japon milleti iktisada çok riayet ediyor.

Japon milleti iktisada çok riayet ediyor.
“Evlerinde süse, saltanata dair hiçbir şey yok!” diyorlar.“Evlerinde süse, saltanata dair hiçbir şey yok!” diyorlar. Bu bizim Peygamberimiz’in huyu ve sıfatıdır.

Bu bizim Peygamberimiz’in huyu ve sıfatıdır.
Peygamber SAS dünyaya metelik vermemiş,Peygamber SAS dünyaya metelik vermemiş, bir hasırın üzerine yatıvermiştir.bir hasırın üzerine yatıvermiştir. Bugün bizdeki saltanat çok acıdır.Bugün bizdeki saltanat çok acıdır. Hacdan bizi getiren tayyare ikide bir bozuldu.

Hacdan bizi getiren tayyare ikide bir bozuldu.
Vardık Cidde’ye, bozuldu; uğraştılar, yaptılar.Vardık Cidde’ye, bozuldu; uğraştılar, yaptılar. Buraya geldi, burada yine tamire girdi.Buraya geldi, burada yine tamire girdi. Ya bu gökte bozulursa, bizim halimiz ne olur?Ya bu gökte bozulursa, bizim halimiz ne olur? Dedim ki:

Dedim ki:
“Bunun eskisini alacaklarına yenisini alsalar ya!”

“Bunun eskisini alacaklarına yenisini alsalar ya!”
“Çok para istiyor, yüz milyon bir tanesi…” dediler.

“Çok para istiyor, yüz milyon bir tanesi…” dediler.
Çok mu yüz milyon? Bizim iki günlük sigara parası...

Çok mu yüz milyon? Bizim iki günlük sigara parası...
Türk milleti iki gün sigara içmesin, yüz milyon lira…Türk milleti iki gün sigara içmesin, yüz milyon lira… Senede elli tane tayyare alırız.Senede elli tane tayyare alırız. Ne faydası var bu sigaranın?Ne faydası var bu sigaranın? Onun içinde nikotin var diyorlar ya; okuduğum kitapta,

Onun içinde nikotin var diyorlar ya; okuduğum kitapta,
“O nikotinin 6 damlası kelbi öldürür,“O nikotinin 6 damlası kelbi öldürür, 10 damlası da deveyi öldürür.” diyor.10 damlası da deveyi öldürür.” diyor. On damla nikotin deveyi öldürürken,On damla nikotin deveyi öldürürken, insan nasıl oluyor da bütün gün kendini zehirliyor böyle?insan nasıl oluyor da bütün gün kendini zehirliyor böyle? İçki de öyle, sigara da öyle…İçki de öyle, sigara da öyle… Bunlara böyle para vereceğimize, bu israflarımızı

Bunlara böyle para vereceğimize, bu israflarımızı
devletimiz, milletimiz namına önlesek, ne Amerika’ya muhtaç oluruz,devletimiz, milletimiz namına önlesek, ne Amerika’ya muhtaç oluruz, ne başkasına muhtaç oluruz.ne başkasına muhtaç oluruz. Ama bizim zevkimize düşkünlüğümüz buna hiçbir zaman fırsat vermiyor.Ama bizim zevkimize düşkünlüğümüz buna hiçbir zaman fırsat vermiyor. İşte bu aklımızın zaafından, imanımızın zaafından ileri geliyor.İşte bu aklımızın zaafından, imanımızın zaafından ileri geliyor. Ashab-ı kirâmı bir kere düşünsek, nasıl yaşıyorlardı?

Ashab-ı kirâmı bir kere düşünsek, nasıl yaşıyorlardı?
O yaşayışları ile, o imanları ile nasıl dünyaya hàkim olabildiler;O yaşayışları ile, o imanları ile nasıl dünyaya hàkim olabildiler; Yokluklarıyla beraber…Yokluklarıyla beraber… Bizde bugün her varlık varken, hep ızdırap içerisindeyiz.Bizde bugün her varlık varken, hep ızdırap içerisindeyiz. Allah cümlemizi affetsin.

Allah cümlemizi affetsin.
Tevfikat-ı samedâniyyesine mazhar eylesin.

Tevfikat-ı samedâniyyesine mazhar eylesin.
Peygamberimiz'in sünnet-i seniyyesine ittiba ederektenPeygamberimiz'in sünnet-i seniyyesine ittiba ederekten hüsn-ü hâtime ile dünyadan ahirete göçen kullarının arasına bizleri de kabul buyursun.hüsn-ü hâtime ile dünyadan ahirete göçen kullarının arasına bizleri de kabul buyursun. Amin!

Amin!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2