Namaz Vakitleri

16 Zilhicce 1446
12 June 2025
İmsak
03:25
Güneş
05:24
Öğle
13:09
İkindi
17:09
Akşam
20:44
Yatsı
22:35
Detaylı Arama

Helak Edici Alışkanlıklar

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Helak Edici Alışkanlıklar

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm.Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Saklanan parada hayır olmaz.

Saklanan parada hayır olmaz.
Para ancak Allah için saklanır ki,Para ancak Allah için saklanır ki, Allah yollarına vereyim diyerekten.Allah yollarına vereyim diyerekten. Yeri geldi miydi aktarıverir.Yeri geldi miydi aktarıverir. Onun için tehlikenin en büyüğüOnun için tehlikenin en büyüğü şuhhun mutâ’, vermemek.şuhhun mutâ’, vermemek. Evvela insan kendi nefsimiziEvvela insan kendi nefsimizi cemiyete uygun bir şekilde beslemesi,cemiyete uygun bir şekilde beslemesi, giyinmesi şarttır.giyinmesi şarttır. Cemiyetin haline göre giyinmeyip deCemiyetin haline göre giyinmeyip de pejmürde giyinen insanların,pejmürde giyinen insanların, vakti olup da pejmürde giyinen insanlarınvakti olup da pejmürde giyinen insanların şehadeti de makbul değildir.şehadeti de makbul değildir. Hâkim şehadete çağırsa,Hâkim şehadete çağırsa, “Bu adamın bu kıyafeti ne! Çık buradan!” der, niçin?“Bu adamın bu kıyafeti ne! Çık buradan!” der, niçin? “Sen vakitli bir adamsın, sana böyle [elbise giymek yakışmaz.]

“Sen vakitli bir adamsın, sana böyle [elbise giymek yakışmaz.]
Pejmürde elbise fukaraya ait,Pejmürde elbise fukaraya ait, sen fukara bir adam değilsin ki,sen fukara bir adam değilsin ki, niçin giyinmedin?niçin giyinmedin? Demek sen bahîl bir adamsın,Demek sen bahîl bir adamsın, senin şehadetin kabul değil, çık dışarıya!” der.senin şehadetin kabul değil, çık dışarıya!” der. Mesela zengin bir insan sepetini omzuna almış

Mesela zengin bir insan sepetini omzuna almış
evine götürüyor, bunun da şehadeti makbul değildir.evine götürüyor, bunun da şehadeti makbul değildir. Çünkü vereceksin bir fukaraya on kuruş,Çünkü vereceksin bir fukaraya on kuruş, götürecek senin evine o.götürecek senin evine o. Sen o on kuruşu kıskanıyorsunSen o on kuruşu kıskanıyorsun kendin götürüyorsun o yükü.kendin götürüyorsun o yükü. Binâenaleyh bu kıskanma cimrilikten ileri geliyor kiBinâenaleyh bu kıskanma cimrilikten ileri geliyor ki onun da şehadeti makbul değildir,onun da şehadeti makbul değildir, hâkim onu da kovar huzurundan.hâkim onu da kovar huzurundan. Eğer davacı, “Efendim, bu böyledir!” dedi miydiEğer davacı, “Efendim, bu böyledir!” dedi miydi hâkim, “Çık dışarı!” der.hâkim, “Çık dışarı!” der. Onun için cimrilik katiyen makbul değildir:

Onun için cimrilik katiyen makbul değildir:
Şuhhun mutâ’.Şuhhun mutâ’. Ve heven müttebe’un.Ve heven müttebe’un. “[Helak edici şeylerden] birisi de nefs-i hevâsına uymaktır.”“[Helak edici şeylerden] birisi de nefs-i hevâsına uymaktır.” Nefs-i hevâsına uymak!Nefs-i hevâsına uymak! Şimdiki, tabirde kusurumuza bakmazsanız,

Şimdiki, tabirde kusurumuza bakmazsanız,
yaz mevsimlerinde bu deniz kıyılarına akışyaz mevsimlerinde bu deniz kıyılarına akış nefs-i mutâdır.nefs-i mutâdır. Nefsine uymuş, arzusuna tâbi olmuş,Nefsine uymuş, arzusuna tâbi olmuş, orada günahlara boyanmak için gider.orada günahlara boyanmak için gider. Cemaatten mahrumdur, cumadan mahrumdur,Cemaatten mahrumdur, cumadan mahrumdur, vaaz u nasihatten de mahrumdur.vaaz u nasihatten de mahrumdur. Bu yeter zaten ona!Bu yeter zaten ona! Bu memlekette insanları sayacak olsakBu memlekette insanları sayacak olsak bu sayfiyeye giden insanların sayısı;bu sayfiyeye giden insanların sayısı; Mahmut bey kaçta kaç tutar,

Mahmut bey kaçta kaç tutar,
yüzde on olur mu acaba?yüzde on olur mu acaba? Ancak yüzde onu sayfiyeye giderse [yüzde] doksanı [gitmiyor demektir.]Ancak yüzde onu sayfiyeye giderse [yüzde] doksanı [gitmiyor demektir.] E bu doksan da insan değil mi,E bu doksan da insan değil mi, bunların da havaya ihtiyacı yok mu,bunların da havaya ihtiyacı yok mu, bunların da gezmeye ihtiyacı yok mu?bunların da gezmeye ihtiyacı yok mu? Bu doksan nasıl oturuyorsa sen de otur öyle.Bu doksan nasıl oturuyorsa sen de otur öyle. “Yok, benim param var malım da var,“Yok, benim param var malım da var, bu yaşayış benim için kâr, lazımdır!” [derse, bu insan]bu yaşayış benim için kâr, lazımdır!” [derse, bu insan] heven müttebe’un, hevâsını uymuş bir insandır.heven müttebe’un, hevâsını uymuş bir insandır. Müslüman cemiyetinin insanlarına uyan insandır.

Müslüman cemiyetinin insanlarına uyan insandır.
Cemiyet fakirse sen de onlarla berabersin,Cemiyet fakirse sen de onlarla berabersin, cemiyet ihtiyaç içerisinde kıvranırkencemiyet ihtiyaç içerisinde kıvranırken sen yaşamaya ve keyfini sürmeyesen yaşamaya ve keyfini sürmeye meyyal olduğun vakitte heven müttebâ ki,meyyal olduğun vakitte heven müttebâ ki, helaka götüren şeylerdendir.helaka götüren şeylerdendir. Helake götüren üç şeyden birisi bahillik,Helake götüren üç şeyden birisi bahillik, ikincisi heven müttebâ, hevâsına uyuyor.ikincisi heven müttebâ, hevâsına uyuyor. Bursalı İsmail Hakkı hazretleri yazar,

Bursalı İsmail Hakkı hazretleri yazar,
her kitapta da var ya,her kitapta da var ya, Peygamber Efendimiz’den alınmış.Peygamber Efendimiz’den alınmış. İnsan kendi arzusunu Allah’ın arzusunaİnsan kendi arzusunu Allah’ın arzusuna uydurmadıkça Müslüman olamaz.uydurmadıkça Müslüman olamaz. İnsan arzularını Allah’ın arzularına,İnsan arzularını Allah’ın arzularına, Allahu Teâlâ’nın kitabına,Allahu Teâlâ’nın kitabına, peygamberin yoluna uydurmadıkçapeygamberin yoluna uydurmadıkça tam Müslüman olamaz.tam Müslüman olamaz. Hevâsına tâbi olan MüslümanHevâsına tâbi olan Müslüman noksan Müslümandır, zayıf Müslümandır.noksan Müslümandır, zayıf Müslümandır. Üçüncüsü de kendini, kendi reyini beğenen.”

Üçüncüsü de kendini, kendi reyini beğenen.”
Doğru benim sen yanlışsın,Doğru benim sen yanlışsın, benim yolum da doğru,benim yolum da doğru, işim de doğru, sözüm de doğru.işim de doğru, sözüm de doğru. Yanlış sensin.” diyor, kendininkini beğeniyor.Yanlış sensin.” diyor, kendininkini beğeniyor. Bu da insanları helaka sevk eder, onun için;Bu da insanları helaka sevk eder, onun için; Ve şâvirhüm fi’l-emri âyet-i kerîmesinde

Ve şâvirhüm fi’l-emri âyet-i kerîmesinde
müşâvere niçin emrolunmuş?müşâvere niçin emrolunmuş? Müşaverenin emrolunmasına.

Müşaverenin emrolunmasına.
Ne dersin sen, bu işi böyle yapacağız?Ne dersin sen, bu işi böyle yapacağız? O bir şey der, öteki de bir şey der, öteki de bir şey der,O bir şey der, öteki de bir şey der, öteki de bir şey der, ortasını bulursun ona göre hareket edersin.ortasını bulursun ona göre hareket edersin. Yok ille benim dediğim olacak dersenYok ille benim dediğim olacak dersen bu helake götüren,bu helake götüren, kendini beğenmeden ibaret olan şeydir kikendini beğenmeden ibaret olan şeydir ki insanları helake sürekler, Allah muhafaza etsin.insanları helake sürekler, Allah muhafaza etsin. Şimdi ben bu semaya urûc edildim,

Şimdi ben bu semaya urûc edildim,
bu melekler de bana bunu sordular,bu melekler de bana bunu sordular, ben de bunların cevabını böylece verdim de siz de duyun.ben de bunların cevabını böylece verdim de siz de duyun. Helake mi gitmektesinizHelake mi gitmektesiniz yoksa saadete mi gitmektesiniz bunu anlarsınız.yoksa saadete mi gitmektesiniz bunu anlarsınız. Binâenaleyh, fe-mâ merertü bi-semâin.

Binâenaleyh, fe-mâ merertü bi-semâin.
Yedi kat semâ çıkıyor ya,Yedi kat semâ çıkıyor ya, her semânın mesafesi de şu kadar.her semânın mesafesi de şu kadar. İçerisinde birçok da görülecek hadiseler var.İçerisinde birçok da görülecek hadiseler var. Mesela orada cenneti de cehennemi de gördüğü vakitteMesela orada cenneti de cehennemi de gördüğü vakitte Cebrail aleyhisselam’a sordu; Burası neresi? Cehennem.Cebrail aleyhisselam’a sordu; Burası neresi? Cehennem. Bana göstermez misiniz, şurasını göreyim ben bir?Bana göstermez misiniz, şurasını göreyim ben bir? Bekçisi Hâzin, kapkaraBekçisi Hâzin, kapkara simsiyah korkunç bir yüz ile orada.simsiyah korkunç bir yüz ile orada. Kim bu? İşte cehennemin bekçisi bu.Kim bu? İşte cehennemin bekçisi bu. Aç bakalım aç!Aç bakalım aç! Sallallahu aleyhi ve sellem gelmişSallallahu aleyhi ve sellem gelmiş cehennemi görecek.cehennemi görecek. Bir açtı kapılarını, dehşet!Bir açtı kapılarını, dehşet! Orada gördüğü manzaralardan bazıları hatırında kalmış,

Orada gördüğü manzaralardan bazıları hatırında kalmış,
mesela bir insanın önüne taze ekmek,mesela bir insanın önüne taze ekmek, taze yemek, taze et, taze pirzolalar,taze yemek, taze et, taze pirzolalar, kaymaklar, ballar böyle önünde,kaymaklar, ballar böyle önünde, bir tarafta da kokmuşları var.bir tarafta da kokmuşları var. Bu tazeleri bırakmış kokmuşlarını yiyor.Bu tazeleri bırakmış kokmuşlarını yiyor. Kim bu yahu, deli?Kim bu yahu, deli? Bu dünyada iken helali bırakıp harama gidenlerdir.

Bu dünyada iken helali bırakıp harama gidenlerdir.
Nefislerini haram yerlere harcayanlar,Nefislerini haram yerlere harcayanlar, helal ve temizi işte burada duruyor onu yiyemiyor,helal ve temizi işte burada duruyor onu yiyemiyor, haramlarla ömrünü geçiriyor bunlar.haramlarla ömrünü geçiriyor bunlar. Buna göre birçok böyle hadiseler...Buna göre birçok böyle hadiseler... Allah muhafaza etsinAllah muhafaza etsin O cennetin güzelliklerini de tavsife

O cennetin güzelliklerini de tavsife
gücümüz yetmiyor, onun için;gücümüz yetmiyor, onun için; Fe-mâ merertü bi-semâin

Fe-mâ merertü bi-semâin
illâ vecedtü fîha.illâ vecedtü fîha. “Her semada Cenâb-ı Peygamberin“Her semada Cenâb-ı Peygamberin ism-i şerîfi yazılı.”ism-i şerîfi yazılı.” Nasıl Âdem aleyhisselam cennette baktı,

Nasıl Âdem aleyhisselam cennette baktı,
cennette daha kendisi, dünyaya çıkmamış,cennette daha kendisi, dünyaya çıkmamış, köşelerde, lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah.köşelerde, lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Yâ Rabbi! Bu lâ ilâhe illallah’ı bildim amaYâ Rabbi! Bu lâ ilâhe illallah’ı bildim ama Muhammedün Resûlullah kim?Muhammedün Resûlullah kim? O senin neslinden gelecekO senin neslinden gelecek ve işte benim en sevgili habîbim, âhir zaman peygamberi.ve işte benim en sevgili habîbim, âhir zaman peygamberi. Dünyaya geldi, aklına geldi;Dünyaya geldi, aklına geldi; Dedi “Yâ Rabbi!Dedi “Yâ Rabbi! O cennette gördüğüm isim hürmetine beni affet!” dedi.O cennette gördüğüm isim hürmetine beni affet!” dedi. Onun üzerine Cenâb-ı Hak da affetti,Onun üzerine Cenâb-ı Hak da affetti, afv u ilâhîyeye mazhar oldular.afv u ilâhîyeye mazhar oldular. Orada her semayı geçtikçe görüyordum ki her semada yazılı

Orada her semayı geçtikçe görüyordum ki her semada yazılı
lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah,lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah, bunu böylece görüyordum.bunu böylece görüyordum. İsmî mektûben: Muhammedün resûlullâhiİsmî mektûben: Muhammedün resûlullâhi ve Ebû Bekri’s-sıddîku halfî.ve Ebû Bekri’s-sıddîku halfî. Ve Ebû Bekr-i Sıddîk da arkamda.”Ve Ebû Bekr-i Sıddîk da arkamda.” Yani benden sonra gelecekYani benden sonra gelecek halife Ebû Bekr-i Sıddîk’ın olacağına işarettir, buyrulmuş.halife Ebû Bekr-i Sıddîk’ın olacağına işarettir, buyrulmuş. Şimdi bu miraca [çıkmak meselesi.]

Şimdi bu miraca [çıkmak meselesi.]
Miraç büyüklerimizin hemen hepsinde vâki olmuştur.Miraç büyüklerimizin hemen hepsinde vâki olmuştur. Evliyalarımızın, büyüklerimizin meşâyihinEvliyalarımızın, büyüklerimizin meşâyihin hemen ekseriyetine miraç hâsıl olmuştur amahemen ekseriyetine miraç hâsıl olmuştur ama peygamberimizin miracı gibi değil tabi,peygamberimizin miracı gibi değil tabi, ruhânî olaraktan.ruhânî olaraktan. Bu evliyaların son şeysi olanBu evliyaların son şeysi olan Muyiddin İbn Arabî hazretleri,Muyiddin İbn Arabî hazretleri, o da 36 tane miraç yaptığından bahseder.o da 36 tane miraç yaptığından bahseder. Diğer büyüklerimizde aynı böyleDiğer büyüklerimizde aynı böyle miraçların çeşitleri hâdis olur.miraçların çeşitleri hâdis olur. Kudreti ilahiyedir, kulunu çeşit şeylerle,Kudreti ilahiyedir, kulunu çeşit şeylerle, envai çeşit müşahedelere nâil ediyor.envai çeşit müşahedelere nâil ediyor. Bu ruhun inceliğinin eseridir.Bu ruhun inceliğinin eseridir. Ruhen incelmiş, nazik bir ruh.Ruhen incelmiş, nazik bir ruh. Bu ruh zaten hattı zatında seyyaldir,Bu ruh zaten hattı zatında seyyaldir, yani güneşin ziyası nasıl yeryüzüne akıyorsa,yani güneşin ziyası nasıl yeryüzüne akıyorsa, ruhun ziyası da kâinatı dolduran bir kuvvete sahiptir.ruhun ziyası da kâinatı dolduran bir kuvvete sahiptir. Onun için ruhuna sahip olan insanOnun için ruhuna sahip olan insan dünyanın her tarafından haberdar olur.dünyanın her tarafından haberdar olur. Çünkü o şualarÇünkü o şualar gittikleri yerlerde merkezleriyle irtibattadırlar.gittikleri yerlerde merkezleriyle irtibattadırlar. Şualar merkezleriyle irtibatta oldukları içinŞualar merkezleriyle irtibatta oldukları için etraftaki gördükleri bütün hadiselerietraftaki gördükleri bütün hadiseleri merkeze bildirirler, bizim âsâbımız [sinir/damar] gibi.merkeze bildirirler, bizim âsâbımız [sinir/damar] gibi. Merkezdeki bütün hadiseleri haber verinceMerkezdeki bütün hadiseleri haber verince dünyanın şarkıyla garbı arası onun için müsavidir.dünyanın şarkıyla garbı arası onun için müsavidir. Şarkıyla garbı, altıyla üstü müsavidir.Şarkıyla garbı, altıyla üstü müsavidir. Her taraftan haberdar olur, kim?Her taraftan haberdar olur, kim? Ruhuna hâkim ve sahip olan insan.

Ruhuna hâkim ve sahip olan insan.
Ruhunu inceltmiş, böyle seyrettirdiği vakitteRuhunu inceltmiş, böyle seyrettirdiği vakitte kâinata yayılıyor.kâinata yayılıyor. Güneş bulutun altından çıktığı vakitteGüneş bulutun altından çıktığı vakitte nasıl yayılıyorsa ruh da [öyledir.]nasıl yayılıyorsa ruh da [öyledir.] O bulut ki bizdeki günahlardır,O bulut ki bizdeki günahlardır, bu günahlardan kurtulduğu vakittebu günahlardan kurtulduğu vakitte seyrediyor her tarafı ve o seyirleriniseyrediyor her tarafı ve o seyirlerini sana da duyuruyor.sana da duyuruyor. Onun için Muhyiddin İbn Arabî hazretlerinin yineOnun için Muhyiddin İbn Arabî hazretlerinin yine tefsirinde yazılmıştır ki,tefsirinde yazılmıştır ki, o “Ben filan yıldıza gider,o “Ben filan yıldıza gider, o yıldızdaki filan alimden ders alırdım.” der.o yıldızdaki filan alimden ders alırdım.” der. Oraya nasıl bu vücutla gidemiyor ya,Oraya nasıl bu vücutla gidemiyor ya, “Vücudumu filan yerde bırakır“Vücudumu filan yerde bırakır ruhen onun yanına giderdim.” [diyor.]ruhen onun yanına giderdim.” [diyor.] Ruhuna o kadar sahip.Ruhuna o kadar sahip. Nasıl ruhun şuası gidiyor,Nasıl ruhun şuası gidiyor, o şuasıyla beraber aklıyla da gidipo şuasıyla beraber aklıyla da gidip oradaki hadiseleri deftere alıporadaki hadiseleri deftere alıp yine merkezine dönüyor.yine merkezine dönüyor. Onun için bu hususta hepimizin çok dikkatli olması lazım.

Onun için bu hususta hepimizin çok dikkatli olması lazım.
Bu da günahlardan ancak sıyrıldıktan sonraBu da günahlardan ancak sıyrıldıktan sonra sünen-i seniyye-i peygamberîyesünen-i seniyye-i peygamberîye tam temessükle olur.tam temessükle olur. Sünen-i seniyye-i peygamberîye tam temessük edilmedikçeSünen-i seniyye-i peygamberîye tam temessük edilmedikçe ve günahlardan da sıyrılmadıkça [olmaz.]ve günahlardan da sıyrılmadıkça [olmaz.] Günahların envai de çoktur.Günahların envai de çoktur. Bu hiç saydığımız şu bakışlar,Bu hiç saydığımız şu bakışlar, hiç saydığımız şu konuşuşlar çok hatalı olur.hiç saydığımız şu konuşuşlar çok hatalı olur. Binâenaleyh bu ruhuna sahip kâmil insanların

Binâenaleyh bu ruhuna sahip kâmil insanların
konuşmaları dirhemledir, bakışları da ona göredir.konuşmaları dirhemledir, bakışları da ona göredir. Fuzûli bakmazlar, boşa bakmazlar,Fuzûli bakmazlar, boşa bakmazlar, günaha hiç bakmazlar.günaha hiç bakmazlar. Gözlerini daima yumarlar,Gözlerini daima yumarlar, Hakkıyla, hakkıyla meşgul olur,Hakkıyla, hakkıyla meşgul olur, Hak ile meşgul olur.Hak ile meşgul olur. Allah o lütufları cümlemize ihsan buyursun.Allah o lütufları cümlemize ihsan buyursun. Binâenaleyh miraç hadiselerinde

Binâenaleyh miraç hadiselerinde
Cenâb-ı Peygamber, “Semanın her katındaCenâb-ı Peygamber, “Semanın her katında ismimin yazılı olduğunu gördüm.” diyor.ismimin yazılı olduğunu gördüm.” diyor. “Ebû Bekr-i Sıddîk’ın da“Ebû Bekr-i Sıddîk’ın da halifem olacağı o zamandan bana bildirilmişti.” demek.halifem olacağı o zamandan bana bildirilmişti.” demek. İşte yine bu miraçtan bir parçasıdır ki;İşte yine bu miraçtan bir parçasıdır ki; Uridat aleyye’l-cennetü ve’n-nâru ânifen.

Uridat aleyye’l-cennetü ve’n-nâru ânifen.
“Cennet ve cehennem de bana arz olundu.”“Cennet ve cehennem de bana arz olundu.” İşte cennet işte cehennem.İşte cennet işte cehennem. Mesela o miraçtan döndükten sonraMesela o miraçtan döndükten sonra dedi; “Ben böyle miraç yaptım!”dedi; “Ben böyle miraç yaptım!” “Olmaz öyle şey!” dediler.“Olmaz öyle şey!” dediler. “E olmaz [diyorsunuz da] ben Kudüs’e de gittim,“E olmaz [diyorsunuz da] ben Kudüs’e de gittim, Kudüs’ü de gördüm.” dedi.Kudüs’ü de gördüm.” dedi. Nasıl gördün canım? Sen bu akşam buradaydın daNasıl gördün canım? Sen bu akşam buradaydın da Kudüs bu kadar uzak mesafede nasıl görebilirsin?Kudüs bu kadar uzak mesafede nasıl görebilirsin? Anlat bakalım bize Kudüs’ü?Anlat bakalım bize Kudüs’ü? “Anlat bakalım” deyince Cenâb-ı Allah“Anlat bakalım” deyince Cenâb-ı Allah Kudüs’ü Peygamberimizin gözünün önüne getiriverdi.Kudüs’ü Peygamberimizin gözünün önüne getiriverdi. Şimdi televizyonlarda bizim gözümüzün önüne getirildiği gibi,

Şimdi televizyonlarda bizim gözümüzün önüne getirildiği gibi,
belki daha başka şekilde o getirildi.belki daha başka şekilde o getirildi. Cenâb-ı Peygamber de “Şu şekildedir.” dedi,Cenâb-ı Peygamber de “Şu şekildedir.” dedi, onlar da tasdik ettiler.onlar da tasdik ettiler. “Bu böyle olduğu gibi“Bu böyle olduğu gibi bana cennet cehennem de böylece arz olundu.”bana cennet cehennem de böylece arz olundu.” Fe-lem erâ ke’l-yevmi fi’l-hayri ve’ş-şerri.Fe-lem erâ ke’l-yevmi fi’l-hayri ve’ş-şerri. “Cennetteki hayırdan daha güzel hayır görmedim,“Cennetteki hayırdan daha güzel hayır görmedim, cehennemdeki şerdencehennemdeki şerden daha fena bir şer de görmedim.”daha fena bir şer de görmedim.” Yani cennete hazırlanın,

Yani cennete hazırlanın,
cehennemden de sakının tâbiri var.cehennemden de sakının tâbiri var. Onun için bu akşamki şeyde de utlubu’l-cenneh buyuruyor.Onun için bu akşamki şeyde de utlubu’l-cenneh buyuruyor. “Cenneti talep et.”“Cenneti talep et.” Halktan ümidini kes bana bağlan.Halktan ümidini kes bana bağlan. Ben dünyayı ve dünyanın içerisindeki her şeyiBen dünyayı ve dünyanın içerisindeki her şeyi senin için yarattım.senin için yarattım. Onlar senin hadimindir,Onlar senin hadimindir, sen onların kölesi değil efendisisin.sen onların kölesi değil efendisisin. Yerin ve göğün efendisi olarak Allah bizi yaratmıştır.Yerin ve göğün efendisi olarak Allah bizi yaratmıştır. Biz bu yere ve etrafındaki ecrâmaBiz bu yere ve etrafındaki ecrâma köle olmak değil onları kendimize köle etmekköle olmak değil onları kendimize köle etmek vazifesiyle yaratılmışızdır.vazifesiyle yaratılmışızdır. Binâenaleyh hareketlerimiziBinâenaleyh hareketlerimizi buna göre tanzim edip dünyaya köle olmak değilbuna göre tanzim edip dünyaya köle olmak değil dünyayı kendine köle etmek hünerdir.dünyayı kendine köle etmek hünerdir. Onun için en güzel hayır cennetteOnun için en güzel hayır cennette en fena şer de cehennemdedir.en fena şer de cehennemdedir. Ve lev ta’lemûne mâ a’lemu.

Ve lev ta’lemûne mâ a’lemu.
“Eğer siz benim gördüklerimi“Eğer siz benim gördüklerimi ve bildiklerimi eğer bilmiş olsanız,ve bildiklerimi eğer bilmiş olsanız, belki bildiklerimin binde birisini bilmiş olsanız.”belki bildiklerimin binde birisini bilmiş olsanız.” Le-dahiktüm kalîlen ve le-bekeytüm kesîren.Le-dahiktüm kalîlen ve le-bekeytüm kesîren. “Az güler çok ağlardınız.”“Az güler çok ağlardınız.” Öyle boyna gülme olmazdı sizde.Öyle boyna gülme olmazdı sizde. Çünkü görüyorsunuz akıbetinizi,Çünkü görüyorsunuz akıbetinizi, ilerisini de görüyorsunuz.ilerisini de görüyorsunuz. Onun için daima ağlayıcı,Onun için daima ağlayıcı, nâdiren de böyle gülmeniz belki olurdu.nâdiren de böyle gülmeniz belki olurdu. Bu Müslim’in hadisi.Bu Müslim’in hadisi. Şimdi hacılık mevsimi de geliyor,

Şimdi hacılık mevsimi de geliyor,
bugün bir efendi, Atıf efendi galiba,bugün bir efendi, Atıf efendi galiba, bir tayyare şeyleriyle anlaşmış zannedersem.bir tayyare şeyleriyle anlaşmış zannedersem. İstanbul’dan götürüyor Bağdat’a,İstanbul’dan götürüyor Bağdat’a, dört gün Bağdat’ta bırakıyor.dört gün Bağdat’ta bırakıyor. Ondan sonra götürüyor Mekke-i Mükerreme’ye,Ondan sonra götürüyor Mekke-i Mükerreme’ye, 10 gün Mekke’de bırakıyor.10 gün Mekke’de bırakıyor. Ondan sonra Medine-i Münevvere’ye götürüyor,Ondan sonra Medine-i Münevvere’ye götürüyor, geri kalan bayram günlerinde degeri kalan bayram günlerinde de alıp getiriyor İstanbul’a.alıp getiriyor İstanbul’a. Bütün masraflara kendine ait olmak üzereBütün masraflara kendine ait olmak üzere 5000 liraya ben bu yolculuğu yapacağım diyor.5000 liraya ben bu yolculuğu yapacağım diyor. İlan yapıyor.İlan yapıyor. Şimdi oraya geldik de;Şimdi oraya geldik de; Arafetü küllühâ mevkıfun.

Arafetü küllühâ mevkıfun.
Arafat bütün dağın adı,Arafat bütün dağın adı, Arafe durulan yer, o mekânın adı.Arafe durulan yer, o mekânın adı. “O Arafat denilen dağın her tarafı.”“O Arafat denilen dağın her tarafı.” Mevkıfün.[“Durma yeridir.”]Mevkıfün.[“Durma yeridir.”] Arafat’ta bir hudut var,

Arafat’ta bir hudut var,
duvarlar taşlar dizilmiş,duvarlar taşlar dizilmiş, oradan içeriye girdiğin takdirde hacı olursun,oradan içeriye girdiğin takdirde hacı olursun, oradan içeriye giremedikçe hacı olamazsın.oradan içeriye giremedikçe hacı olamazsın. O büyük bir zat geniş mesafeli,O büyük bir zat geniş mesafeli, o duvardan içeriye gireceksin kio duvardan içeriye gireceksin ki orada Mescid-i Hayf o duvarın dışındadır.orada Mescid-i Hayf o duvarın dışındadır. Mescid-i Hayf’a bir hacı gider de kalırsaMescid-i Hayf’a bir hacı gider de kalırsa hacı olmadan döner.hacı olmadan döner. “Ben gittim işte mescitte oturdum,“Ben gittim işte mescitte oturdum, oradan da çıktım geldim.” derse hacı olmadan gelir.oradan da çıktım geldim.” derse hacı olmadan gelir. Çünkü hacılık o duvardan içeriye giripÇünkü hacılık o duvardan içeriye girip Arafat hududuna girdikten sonra,Arafat hududuna girdikten sonra, hiç olmazsa beş dakika on dakika kalırsanhiç olmazsa beş dakika on dakika kalırsan hacı olabilirsin.hacı olabilirsin. Oradan içeriye giremedikçe hacı sayılmazsın.Oradan içeriye giremedikçe hacı sayılmazsın. O [öğle ve ikindi namazı] kıldığımız Mescid-i Hayf daO [öğle ve ikindi namazı] kıldığımız Mescid-i Hayf da o hududun dışındadır.o hududun dışındadır. “Arafe’nin her tarafı mevkıftır.”

“Arafe’nin her tarafı mevkıftır.”
Nerede olursan ol, bulunduğun yerdeNerede olursan ol, bulunduğun yerde Arafat’tır orası,Arafat’tır orası, orada Cenâb-ı Hakk’a tazarrû ve niyâz yapabilirsin.orada Cenâb-ı Hakk’a tazarrû ve niyâz yapabilirsin. Ve’rtefiû an batni uranete.

Ve’rtefiû an batni uranete.
Şimdi Urane denilen bir yer var kiŞimdi Urane denilen bir yer var ki hududun dışıdır o.hududun dışıdır o. Hudut duvarları var, Arafat diye yazar orada.Hudut duvarları var, Arafat diye yazar orada. O hudut duvarlarının dışarısında olanO hudut duvarlarının dışarısında olan o mevki Arafat’tan değildir.o mevki Arafat’tan değildir. Sakın aldanıp da orada kalmayın.Sakın aldanıp da orada kalmayın. Bazı yer bulamayıp daBazı yer bulamayıp da o yerli halktan yahuto yerli halktan yahut da başkaları çadırlarını oralara kurarlar,da başkaları çadırlarını oralara kurarlar, “Ha buralarda oturuluyormuş.” diye“Ha buralarda oturuluyormuş.” diye sen de onların arasına girersen olmaz.sen de onların arasına girersen olmaz. Onlar oraya çadırlarını kurarlar amaOnlar oraya çadırlarını kurarlar ama yine içeriye girmişler,yine içeriye girmişler, içeride hiç olmazsa bir müddet vakfesini yapmış,içeride hiç olmazsa bir müddet vakfesini yapmış, duasını yapmış.duasını yapmış. İçeride yer bulunmadığı içinİçeride yer bulunmadığı için sonra gelir çadırında durur, o olur.sonra gelir çadırında durur, o olur. Fakat içeriye girmedikçe olmaz, onun için;Fakat içeriye girmedikçe olmaz, onun için; An batni uranete.

An batni uranete.
“O Urane denilen mevki ki orası caiz olmuyor.”“O Urane denilen mevki ki orası caiz olmuyor.” Ve müzdelifetü küllühâ mevkıfun.Ve müzdelifetü küllühâ mevkıfun. “Müzdelife denilen ikinci,“Müzdelife denilen ikinci, Arafat’tan dönüşte girdiğimiz yer,Arafat’tan dönüşte girdiğimiz yer, orasının her tarafı da mevkıftır.”orasının her tarafı da mevkıftır.” Ve’rtefiû an batni muhassirin.Ve’rtefiû an batni muhassirin. “Orada da Muhassır denilen bir mevkii var ki“Orada da Muhassır denilen bir mevkii var ki Mina’ya yakın olan yer,Mina’ya yakın olan yer, orası da Müzdelife’den değildir.”orası da Müzdelife’den değildir.” Orayı geçerse, çünkü şimdi polisler de arabaları durdurmuyorlar,Orayı geçerse, çünkü şimdi polisler de arabaları durdurmuyorlar, “İleri ileri!..” diyor.“İleri ileri!..” diyor. Eğer arabacın da gafil, sen de gafilsen,Eğer arabacın da gafil, sen de gafilsen, o huduttan dışarıya seni çıkarırsa,o huduttan dışarıya seni çıkarırsa, sen de müzdelife de kalmamış olursun o zaman.sen de müzdelife de kalmamış olursun o zaman. Müzdelife’deki vakfen eksik olur.Müzdelife’deki vakfen eksik olur. Ve minâ küllühâ menharun.

Ve minâ küllühâ menharun.
“Mina ise, her tarafında kurban kesilir.”“Mina ise, her tarafında kurban kesilir.” Fakat bugün idareci olan devleti,Fakat bugün idareci olan devleti, o koyun kesmek için bir yer ayırmışo koyun kesmek için bir yer ayırmış ancak orada kestiriyor, başka yerde kestirmiyor.ancak orada kestiriyor, başka yerde kestirmiyor. Çünkü herkes çadırın önünde kestirirseÇünkü herkes çadırın önünde kestirirse mülevves bir hâl alır ortalık,mülevves bir hâl alır ortalık, sineklerin ve hastalıkların doğumuna vesile olur.sineklerin ve hastalıkların doğumuna vesile olur. Onun için ancak kasaba yeri ayırmış,Onun için ancak kasaba yeri ayırmış, orada kesilir ki uzakdadır biraz.orada kesilir ki uzakdadır biraz. Asâ ehadüküm en yükezzibenî

Asâ ehadüküm en yükezzibenî
ve hüve müttekiün alâ erîketihi.ve hüve müttekiün alâ erîketihi. “Adam oturmuş koltuğuna.”“Adam oturmuş koltuğuna.” Yebluğuhu’l-hadîsü annî.Yebluğuhu’l-hadîsü annî. “Birisi gelmiş, ‘Peygamber böyle söyledi.’ diyor.”“Birisi gelmiş, ‘Peygamber böyle söyledi.’ diyor.” “O adam diyor ki.” Fe-yekûlü.“O adam diyor ki.” Fe-yekûlü. Mâ kâle zâ resûlullâhi da’ hâzâMâ kâle zâ resûlullâhi da’ hâzâ ve hâti mâ fi’l-kur’âni.ve hâti mâ fi’l-kur’âni. “Şu peygamberin sözünü bırak da“Şu peygamberin sözünü bırak da sen bana Kur’an’dan delil getir.” diyor.sen bana Kur’an’dan delil getir.” diyor. Bu küfre kadar gider.Bu küfre kadar gider. Peygamberin sözünü inkâr küfre kadar gider.Peygamberin sözünü inkâr küfre kadar gider. Bu adam, “Eh, Kur’an’da var mı delilin?” diyor.Bu adam, “Eh, Kur’an’da var mı delilin?” diyor. Şimdi bunun deyicileri de pek çok.

Şimdi bunun deyicileri de pek çok.
Canım Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;Canım Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; İllâ mâ yûhâ.İllâ mâ yûhâ. “O ancak kendisine ne vahyolunduysa onu söylemiştir o.”“O ancak kendisine ne vahyolunduysa onu söylemiştir o.” Onu söylediği için onun sözüne itirazOnu söylediği için onun sözüne itiraz Allah’ın sözüne itirazdır.Allah’ın sözüne itirazdır. Yalnız bilmek lazımdır kiYalnız bilmek lazımdır ki bu söz hakikaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sözüdür,bu söz hakikaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sözüdür, öyleyse orada kalmak lazım.öyleyse orada kalmak lazım. “Artık bunu bırak da Kur’an’dan delil getir!” demek,“Artık bunu bırak da Kur’an’dan delil getir!” demek, cehaletten ibaret bir şeydir, Allah muhafaza etsin.cehaletten ibaret bir şeydir, Allah muhafaza etsin. Aşru hisâlin amilehâ kavmu lutin.

Aşru hisâlin amilehâ kavmu lutin.
“On haslet, on huy vardır ki“On haslet, on huy vardır ki bu on huyu lut kavmi işlemişlerdir.”bu on huyu lut kavmi işlemişlerdir.” On huy vardır ki,On huy vardır ki, bu on huyu lut kavmi işlemişlerdir.bu on huyu lut kavmi işlemişlerdir. Ühlikû bi-hâ küllühüm.Ühlikû bi-hâ küllühüm. “Ve bu sebepten dolayı da helak olmuşlardır.”“Ve bu sebepten dolayı da helak olmuşlardır.” Lut kavminin helaki bu on şeyi işlediklerinden dolayıdır.Lut kavminin helaki bu on şeyi işlediklerinden dolayıdır. Ve tezîdühâ ümmetî nihleten.Ve tezîdühâ ümmetî nihleten. “Ümmetim ise bu 10’a bir daha eklemiş,“Ümmetim ise bu 10’a bir daha eklemiş, 11 olmuştur ümmetimin kötü huyları.”11 olmuştur ümmetimin kötü huyları.” Lut kavmini ayıplıyoruz,Lut kavmini ayıplıyoruz, on tane kötü ahlakı var diyerekten.on tane kötü ahlakı var diyerekten. Halbuki biz ona bir de eklemişizHalbuki biz ona bir de eklemişiz 11 olaraktan biz bu kötü huylarla huylanmış oluyoruz.11 olaraktan biz bu kötü huylarla huylanmış oluyoruz. Allah muhafaza etsin.Allah muhafaza etsin. Birisi; İtyânu’r-ricâli

Birisi; İtyânu’r-ricâli
ba’duhüm ba’dan.ba’duhüm ba’dan. “Birbirleriyle lûtîlik amelini işliyor.”“Birbirleriyle lûtîlik amelini işliyor.” Ve remyühüm bi’l-culâhiki.Ve remyühüm bi’l-culâhiki. Cülâhik denilen [şey,]Cülâhik denilen [şey,] bizim çocuklukta oynadığımızbizim çocuklukta oynadığımız böyle ufak ufak taşlar vardı, aklıma gelmedi,böyle ufak ufak taşlar vardı, aklıma gelmedi, bilye oyunu galiba.bilye oyunu galiba. “Topraktan yapılmış mamul yuvarlaklarla“Topraktan yapılmış mamul yuvarlaklarla oyun oynamak, bu da lutîlerden kalmış bir oyunmuş.oyun oynamak, bu da lutîlerden kalmış bir oyunmuş. Ve’l-hazfü.Ve’l-hazfü. “Bu da yine bu bilye gibi yuvarlaklar yapılmış,“Bu da yine bu bilye gibi yuvarlaklar yapılmış, parmak ile atılıyor, nasıl atıyorsa.parmak ile atılıyor, nasıl atıyorsa. Bu da onlardan kalma bir oyunmuş.”Bu da onlardan kalma bir oyunmuş.” Ve laibühüm bi’l-hamâmi.

Ve laibühüm bi’l-hamâmi.
“Güvercinlerle oynamak onlardan kalma bir âdet.”“Güvercinlerle oynamak onlardan kalma bir âdet.” Bu gün onların da oyuncuları pek çok,Bu gün onların da oyuncuları pek çok, kuş oyuncuları.kuş oyuncuları. Ve darbu’d-düfûfi.Ve darbu’d-düfûfi. “Tef çalmak, o da onlardan kalma bir oyun.”“Tef çalmak, o da onlardan kalma bir oyun.” Yalnız bu tef çalma,Yalnız bu tef çalma, nikâh cemiyetlerinde nikahın duyurulması için müsaade verilmiş.nikâh cemiyetlerinde nikahın duyurulması için müsaade verilmiş. Ve şürbü’l-humûri.Ve şürbü’l-humûri. “İçki içmek, şarap içmek“İçki içmek, şarap içmek lutîlerden, kavm-i luttanlutîlerden, kavm-i luttan kalan bir âdet-i habîsedir.”kalan bir âdet-i habîsedir.” Ve kassu’l-lihyeti.Ve kassu’l-lihyeti. “Sakalları kesmek“Sakalları kesmek o da lutîlerden kalma bir ameldir.”o da lutîlerden kalma bir ameldir.” Ve tûlu’ş-şâribi.Ve tûlu’ş-şâribi. “Bıyıkların uzatılması da“Bıyıkların uzatılması da lutîlerden kalma bir ameldir.”lutîlerden kalma bir ameldir.” Ve’s-safîru.Ve’s-safîru. “Islık çalmak.”“Islık çalmak.” Bazı gençler yolda giderkenBazı gençler yolda giderken ıslık çalaraktan giderler.ıslık çalaraktan giderler. Ve’t-tasfîku. “El çarpmak.”

Ve’t-tasfîku. “El çarpmak.”
Yalnız, camide imam namaz kıldırırkenYalnız, camide imam namaz kıldırırken imam şaşırır,imam şaşırır, şaşırdığı vakitteşaşırdığı vakitte erkeklerden haber verecek kimse olmaz daerkeklerden haber verecek kimse olmaz da kadın cemaati de varsa,kadın cemaati de varsa, erkeklerden varsa “sübhanallah” dererkeklerden varsa “sübhanallah” der yahut [şaşırma] âyette ise âyeti söyler.yahut [şaşırma] âyette ise âyeti söyler. Âyeti bilmiyorsa, mesela oturacaktı oturamadı,Âyeti bilmiyorsa, mesela oturacaktı oturamadı, kalktıysa kalkamadı, onukalktıysa kalkamadı, onu “sübhanallah” diye ilan eder.“sübhanallah” diye ilan eder. [İmam] oradan hatırlar ki, ha, eksik yaptım,[İmam] oradan hatırlar ki, ha, eksik yaptım, düzeltmeye çalışacak.düzeltmeye çalışacak. Bunu ihbar edecek kadınsa,Bunu ihbar edecek kadınsa, kadın “sübhanallah” diyemez.kadın “sübhanallah” diyemez. Kadın “sübhanallah” diyemez!Kadın “sübhanallah” diyemez! Ne yapacak?Ne yapacak? Elini böyle [avuç içlerini birbirine] değil, böyle [sağ avucunu sol elinin üstüne] vuracak;Elini böyle [avuç içlerini birbirine] değil, böyle [sağ avucunu sol elinin üstüne] vuracak; “Hoca efendi yanlış yaptın.” [diye] oradan hatırlatıyor.“Hoca efendi yanlış yaptın.” [diye] oradan hatırlatıyor. Hepimiz namazdayız,

Hepimiz namazdayız,
o [kadın] “sübhanallah” dese ne olacak?o [kadın] “sübhanallah” dese ne olacak? Fakat onun sesininFakat onun sesinin duyulması da caiz olmadığından,duyulması da caiz olmadığından, bak bak şu işe de sen,bak bak şu işe de sen, işin altından çıkmanın yolunu bul.işin altından çıkmanın yolunu bul. Allah affetsin cümlemizi.Allah affetsin cümlemizi. Onun için Cenâb-ı Allah,

Onun için Cenâb-ı Allah,
“Gözlerinizi yumun!” [diyor.]“Gözlerinizi yumun!” [diyor.] Başka çare yoktur, gözlerinizi yumun.Başka çare yoktur, gözlerinizi yumun. Yeğuddû min ebsârihim. Âyet-i kerîme!Yeğuddû min ebsârihim. Âyet-i kerîme! Yeğdudne min ebsârihinne.

Yeğdudne min ebsârihinne.
“Hanımlar! Siz de gözünüzü yumun.”“Hanımlar! Siz de gözünüzü yumun.” Çünkü gözlerin içindeki elektrikler [dolayısıyla]Çünkü gözlerin içindeki elektrikler [dolayısıyla] iki gözün karşılaşmasıyla mesele hallolur.iki gözün karşılaşmasıyla mesele hallolur. Buna meydan vermemek için eski ecdadımızBuna meydan vermemek için eski ecdadımız çarşafı, önüne de peçeyi koymuşçarşafı, önüne de peçeyi koymuş sen onu göremezsin o da seni göremez.sen onu göremezsin o da seni göremez. Şimdi hepsi meydanda.Şimdi hepsi meydanda. Allah [yardım etsin.]Allah [yardım etsin.] Bu zamanın evliyası elbette eski zamanın evliyasından [daha üstün olabilir.]

Bu zamanın evliyası elbette eski zamanın evliyasından [daha üstün olabilir.]
Hani o [iki kardeşten] birisi dağda evliyalık yapmış,Hani o [iki kardeşten] birisi dağda evliyalık yapmış, birisi de şehirde ayakkabıcı imiş galiba.birisi de şehirde ayakkabıcı imiş galiba. Dağdaki mendile sütü koymuş getirmiş.Dağdaki mendile sütü koymuş getirmiş. Fakat ayakkabıcıya çıplak bacağıyla gelen birisini görünce,Fakat ayakkabıcıya çıplak bacağıyla gelen birisini görünce, süt başlamış mendilden akmaya;süt başlamış mendilden akmaya; “Kardeş gönlünü topla!” demiş.“Kardeş gönlünü topla!” demiş. Dağda evliya olmak kolayDağda evliya olmak kolay ama bu şehir yerinde evliya olmak çok zor.ama bu şehir yerinde evliya olmak çok zor. Onun için Allah kusurlarımızı affetsin.Onun için Allah kusurlarımızı affetsin. Ama gözleri yummak da şarttır ha!

Ama gözleri yummak da şarttır ha!
Onlarla ülfet-i ünsiyet bizi helake sevk eder.Onlarla ülfet-i ünsiyet bizi helake sevk eder. Ama zaruret halleri başka.Ama zaruret halleri başka. Mesela hâkimin karşısına,Mesela hâkimin karşısına, doktorunun karşısına gider, o bir zarurettir.doktorunun karşısına gider, o bir zarurettir. Fakat bizim doktorumuz var şurada,Fakat bizim doktorumuz var şurada, Abdullah İşler, kendisi Almanya’da okumuştur.Abdullah İşler, kendisi Almanya’da okumuştur. İşte oranın âdâbını da tabi görmüş.İşte oranın âdâbını da tabi görmüş. “Orada alman karısı gelir,“Orada alman karısı gelir, ‘Soyun.’ dediğimiz vakitte, işte‘Soyun.’ dediğimiz vakitte, işte mümkün mertebe nasıl şeysemümkün mertebe nasıl şeyse çıkarır öyle oturur.çıkarır öyle oturur. Fakat buradaki hanımlara “Soyun.” dedik miydiFakat buradaki hanımlara “Soyun.” dedik miydi anadan doğma soyunuveriyor.” demişti.anadan doğma soyunuveriyor.” demişti. Allah muhafaza etsin.Allah muhafaza etsin. Aşrun mübâhun leküm fi’l-ğazvi.

Aşrun mübâhun leküm fi’l-ğazvi.
“Gazadayız, muharebedeyiz, düşman kaçtı düşmandan ganimet aldık.“Gazadayız, muharebedeyiz, düşman kaçtı düşmandan ganimet aldık. Orada on şey askere mübah olur.”Orada on şey askere mübah olur.” Birisi taam.Birisi taam. Yemekler var, ondan ihtiyacın varsa yiyebilirsin.Yemekler var, ondan ihtiyacın varsa yiyebilirsin. İdâm.İdâm. Katıklara ihtiyacın varsa ondan da istifade edersin,Katıklara ihtiyacın varsa ondan da istifade edersin, meyveden de istifade edebilirsin, ağacından,meyveden de istifade edebilirsin, ağacından, dalından, yağından, zeytininden,dalından, yağından, zeytininden, toprağından, taşından,toprağından, taşından, odundan, taze ciltlerden,odundan, taze ciltlerden, istifadeye cevaz verilmişistifadeye cevaz verilmiş muharebelerde ele geçirildiği takdirde.muharebelerde ele geçirildiği takdirde. “On şey de fıtrat-ı İslâmiyedendir.”

“On şey de fıtrat-ı İslâmiyedendir.”
Yani hılkat-i insâniye, fıtrat-ı İslâmiyeYani hılkat-i insâniye, fıtrat-ı İslâmiye on şeyi camîdir.on şeyi camîdir. Birisi; Kasru’ş-şâribi.Birisi; Kasru’ş-şâribi. “Bıyıkların kırpılması fıtrat-ı İslâmiyedendir.”“Bıyıkların kırpılması fıtrat-ı İslâmiyedendir.” Tâ Âdem aleyhisselam’dan beriTâ Âdem aleyhisselam’dan beri böyle bıyıklar uzatılmamış, daima kırpılmıştır.böyle bıyıklar uzatılmamış, daima kırpılmıştır. Çünkü ağzımızın kirlenmesine vesile olur sonra.Çünkü ağzımızın kirlenmesine vesile olur sonra. Ve i’fâ’ü’l-lihyeti.Ve i’fâ’ü’l-lihyeti. “Sakalların uzatılması sünneti fıtrat-ı İslâmiyedir.”“Sakalların uzatılması sünneti fıtrat-ı İslâmiyedir.” Yani çok eskiden kalma.Yani çok eskiden kalma. Âdem aleyhisselam’dan beri gele olan bir âdet,Âdem aleyhisselam’dan beri gele olan bir âdet, bir görenektir, sünnet-i peygamberîdir.bir görenektir, sünnet-i peygamberîdir. Ve’s-sivâk. “Misvak kullanmak.”

Ve’s-sivâk. “Misvak kullanmak.”
Misvakın fevâidi hakkında.Misvakın fevâidi hakkında. Geçen bir dişçi kardeşimiz var burada, cemaatten.Geçen bir dişçi kardeşimiz var burada, cemaatten. O tetkik etmişler,O tetkik etmişler, diş fırçası değil dediş fırçası değil de misvak dediğimiz, Arabistan’dan getirdiğimizmisvak dediğimiz, Arabistan’dan getirdiğimiz o ağaçta Cenâb-ı Hak öyle biro ağaçta Cenâb-ı Hak öyle bir kuvvet vermiş ki ağzı sürüldüğü vakittekuvvet vermiş ki ağzı sürüldüğü vakitte ağzın mikroplarını öldürüyormuş.ağzın mikroplarını öldürüyormuş. Bunu tetkik etmişler,Bunu tetkik etmişler, misvakta o hassayı bulmuşlar.misvakta o hassayı bulmuşlar. Binâenaleyh diş fırçalarında da ekseriyetleBinâenaleyh diş fırçalarında da ekseriyetle istemediğimiz bazı tüyler olur,istemediğimiz bazı tüyler olur, onu ağza sokmak da caiz değildir.onu ağza sokmak da caiz değildir. Onun için misvakı edinmekOnun için misvakı edinmek herhalde daha efdaldir,herhalde daha efdaldir, on beş kadar da fayda saylarlar vücuda misvaktan.on beş kadar da fayda saylarlar vücuda misvaktan. İkincisi misvak kullanmak.İkincisi misvak kullanmak. Üçüncüsü suyu burnuna çekmek,

Üçüncüsü suyu burnuna çekmek,
yani burnu da temizlemek.yani burnu da temizlemek. Ve kassu’l-ezfâri.Ve kassu’l-ezfâri. “Tırnakları da büyütmemek, kesmek.”“Tırnakları da büyütmemek, kesmek.” Şimdi mesela hanımlarda yeni moda,Şimdi mesela hanımlarda yeni moda, tırnaklar uzatılması da cahiliyet âdetidir kitırnaklar uzatılması da cahiliyet âdetidir ki o da doğru bir şey değildir.o da doğru bir şey değildir. Tırnaklar uzun olduğu vakitte,Tırnaklar uzun olduğu vakitte, bu tırnakların arasındaki kirbu tırnakların arasındaki kir abdest suyunun ete değmesine mani olursaabdest suyunun ete değmesine mani olursa abdesti de sahih olmaz.abdesti de sahih olmaz. Yalnız hamurcu olanYalnız hamurcu olan ve boyacılık vazifesiyle,ve boyacılık vazifesiyle, boyalarla meşgul olan insana müstesna kılmışlar.boyalarla meşgul olan insana müstesna kılmışlar. Onun vazifesi her gün hamurla meşgul olacak,Onun vazifesi her gün hamurla meşgul olacak, tırnaklarının arasına hamur girer, ona mani olmaz.tırnaklarının arasına hamur girer, ona mani olmaz. Öteki de boyacı, her gün eliyle boyalar yapıyor,Öteki de boyacı, her gün eliyle boyalar yapıyor, boyalardan da tırnakların arasına girerboyalardan da tırnakların arasına girer onun için de daima işlediği için zaruret vardır,onun için de daima işlediği için zaruret vardır, onların ki de zarar etmez.onların ki de zarar etmez. Ama diğer halkın tırnakları arasındaki kir çoğalıp daAma diğer halkın tırnakları arasındaki kir çoğalıp da suyun girmesine mani ise abdestleri sahih olmaz.suyun girmesine mani ise abdestleri sahih olmaz. Onun için kassu’l-ezfâr,Onun için kassu’l-ezfâr, haftada hiç olmazsa bir kere kesmek lazımhaftada hiç olmazsa bir kere kesmek lazım ki büyümesin, kir de kalmasın.ki büyümesin, kir de kalmasın. Çok eskiden de yemekleri elimizle yerdik,

Çok eskiden de yemekleri elimizle yerdik,
yemekleri elimizle yediğimiz vakitteyemekleri elimizle yediğimiz vakitte tırnaklarımızın arasındaki kir de tabiatıylatırnaklarımızın arasındaki kir de tabiatıyla sıcak yemekten yumuşar boğazımıza giderdi.sıcak yemekten yumuşar boğazımıza giderdi. Oradan da çeşitli mikroplar alabilir insan.Oradan da çeşitli mikroplar alabilir insan. Onun için tırnakların kesilmesiOnun için tırnakların kesilmesi hem sünnet-i peygamberi oluyorhem sünnet-i peygamberi oluyor hem de insanların sıhhatine lazım oluyor.hem de insanların sıhhatine lazım oluyor. Ve ğaslü’l-berâcimi.

Ve ğaslü’l-berâcimi.
“Bu avret yerlerinin ve koltuk altlarının“Bu avret yerlerinin ve koltuk altlarının temizlenmesi de [fıtrat-ı İslâmiyedendir]”temizlenmesi de [fıtrat-ı İslâmiyedendir]” On beş günde bir, azami bir ayda bir,On beş günde bir, azami bir ayda bir, en nihayet 40 günü geçirmemek lazımdır derler.en nihayet 40 günü geçirmemek lazımdır derler. Bazı insanların vücutları da kuvvetli olursa tüyler çabuk büyür,Bazı insanların vücutları da kuvvetli olursa tüyler çabuk büyür, o tüylerin büyümesi orada kirlerin toplanmasına da vesile olur.o tüylerin büyümesi orada kirlerin toplanmasına da vesile olur. İnsanın pis kokular neşretmesine de vesile olduğu içinİnsanın pis kokular neşretmesine de vesile olduğu için onların da temizlenmesi, yıkanması,onların da temizlenmesi, yıkanması, kesilmesi fıtrat-ı İslâmiyedendir.kesilmesi fıtrat-ı İslâmiyedendir. Ve’n-tıkâsü’l-mâi. “Bir de bu taharattir.” demişler.

Ve’n-tıkâsü’l-mâi. “Bir de bu taharattir.” demişler.
Taharet, su ile yıkanma.Taharet, su ile yıkanma. Bunları, Allah esirgeye, bazı evlerde rast geliyoruz da,Bunları, Allah esirgeye, bazı evlerde rast geliyoruz da, çok insan taaccüp ediyor yani.çok insan taaccüp ediyor yani. Eve, helanın bir köşesineEve, helanın bir köşesine o makara kâğıtlardan kâğıt koymuşo makara kâğıtlardan kâğıt koymuş onlarla istinca ediliyor.onlarla istinca ediliyor. Su olmasa dahi insan bir tas su bulabilir,Su olmasa dahi insan bir tas su bulabilir, istinca edecek yani taharet edebilecek bir su.istinca edecek yani taharet edebilecek bir su. Kağıtlar ilim için vesiledir.Kağıtlar ilim için vesiledir. İlmin vasıtası olan bir şeyiİlmin vasıtası olan bir şeyi böyle habis yerlerde kullanmak çok büyük günahtır.böyle habis yerlerde kullanmak çok büyük günahtır. Ama şimdi mecbur işte, burunlarımızı da siliyoruz.Ama şimdi mecbur işte, burunlarımızı da siliyoruz. Alışılıyor bir kere!Alışılıyor bir kere! Ellerimizi de siliyoruz.Ellerimizi de siliyoruz. Şimdi elimize havlu diyerekten deŞimdi elimize havlu diyerekten de peçete olaraktan da veriyorlar,peçete olaraktan da veriyorlar, ağzımızı burnumuzu siliyoruz atıyoruz oraya.ağzımızı burnumuzu siliyoruz atıyoruz oraya. Bu Müslümana yakışmaz, bu gavur ananesidir.Bu Müslümana yakışmaz, bu gavur ananesidir. Sen güzelce ellerini yıkarsın oturursun sofraya,Sen güzelce ellerini yıkarsın oturursun sofraya, güzelce de yer içersingüzelce de yer içersin önüne de peşkirini korsun işte o kadar.önüne de peşkirini korsun işte o kadar. Ellerini sonra yıkarsın güzelce,Ellerini sonra yıkarsın güzelce, kâğıda silmek iyi bir şey olmuyor.kâğıda silmek iyi bir şey olmuyor. Burada ve’n-tıkâsü’l-mâi dediği

Burada ve’n-tıkâsü’l-mâi dediği
böyle taharete ait olduğunu beyan etmiş.böyle taharete ait olduğunu beyan etmiş. Bir tanesini unuttum diyor dokuz tanesini saydı,Bir tanesini unuttum diyor dokuz tanesini saydı, bir tanesini unuttum diyor ravi,bir tanesini unuttum diyor ravi, onun da mazmaza olması ihtimali vardır demişler.onun da mazmaza olması ihtimali vardır demişler. Yani ağza suyu çekerken güzelce çekecek.Yani ağza suyu çekerken güzelce çekecek. Burna çekmeyi söyledi deBurna çekmeyi söyledi de ağza da böyle güzelce çekmek lazım.ağza da böyle güzelce çekmek lazım. “Yine on tane vardır ki Kureyş’ten

“Yine on tane vardır ki Kureyş’ten
cennetle tebşir olunmuşlardır.cennetle tebşir olunmuşlardır. Bunlar; Ebû Bekrin fi’l-cennetiBunlar; Ebû Bekrin fi’l-cenneti ve Umeru fi’l-cennetive Umeru fi’l-cenneti ve Osmânu fi’l-cennetive Osmânu fi’l-cenneti ve Aliyyün fi’l-cennetive Aliyyün fi’l-cenneti ve Talhatü fi’l-cennetive Talhatü fi’l-cenneti ve’z-Zübeyrü fi’l-cennetive’z-Zübeyrü fi’l-cenneti ve Sa’dun fi’l-cennetive Sa’dun fi’l-cenneti ve Saîdün fi’l-cennetive Saîdün fi’l-cenneti ve Abdurrahmânü’bnü Avfin fi’l-cennetive Abdurrahmânü’bnü Avfin fi’l-cenneti ve Ebû Ubeydete’bnü’l-Cerrâh fi’l-cenneti.ve Ebû Ubeydete’bnü’l-Cerrâh fi’l-cenneti. Bu on bahtiyar,

Bu on bahtiyar,
daha çok var başkaları da ama bu on bahtiyar meşhurdur.daha çok var başkaları da ama bu on bahtiyar meşhurdur. Yani diğer ashâb-ı kirâm hakkında da var daYani diğer ashâb-ı kirâm hakkında da var da fakat bu onu meşhur olaraktan cennet ilefakat bu onu meşhur olaraktan cennet ile daha hayât-ı dünyâda iken tebşir olunmuşlardır.daha hayât-ı dünyâda iken tebşir olunmuşlardır. Allah cümlesinin şefaatine nail etsin cümlemizi.Allah cümlesinin şefaatine nail etsin cümlemizi. Binâenaleyh yine ahlâk-ı kavm-i luttan

Binâenaleyh yine ahlâk-ı kavm-i luttan
on şey varmış kion şey varmış ki onları saydıktan sonra burada da diyor,onları saydıktan sonra burada da diyor, parmaklara kına yakmakparmaklara kına yakmak ve giydiği elbiselerin önleri açık olaraktanve giydiği elbiselerin önleri açık olaraktan peştamal kullanıyor.peştamal kullanıyor. Peştemalin önleri de açık avretleri görünebiliyor.Peştemalin önleri de açık avretleri görünebiliyor. Hani hacda görüyoruz ya,

Hani hacda görüyoruz ya,
onlar bellerine bir peştamal koyuyorlaronlar bellerine bir peştamal koyuyorlar bir de omuzlarına atıyorlar.bir de omuzlarına atıyorlar. Bu önüne koyduğu peştamalınınBu önüne koyduğu peştamalının ön taraflarını açıyor,ön taraflarını açıyor, yürürken ayakları ön tarafları görünmesi için, âdet.yürürken ayakları ön tarafları görünmesi için, âdet. Bir de bacaklarını açıyorlarmış.Bir de bacaklarını açıyorlarmış. Ve’l-efhâzü bâdiyetün.

Ve’l-efhâzü bâdiyetün.
Bu baldırların açık kalması daBu baldırların açık kalması da lutîlerin amellerinden birisiymiş ki bugünlutîlerin amellerinden birisiymiş ki bugün tezahür ediyor.tezahür ediyor. Bugünkü bu hâl, lutîlerin âdetleriniBugünkü bu hâl, lutîlerin âdetlerini âdet edinmemiz olmuş yani.âdet edinmemiz olmuş yani. Medeniyete değil bedeviyete gidiyoruz.Medeniyete değil bedeviyete gidiyoruz. Medeniyet eskiye değil yeniye gider.Medeniyet eskiye değil yeniye gider. Biz eskiye gidiyoruz.Biz eskiye gidiyoruz. Allah hepinizden razı olsun.Allah hepinizden razı olsun. El-Fatiha!

El-Fatiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2